Wikiloc | Eminönü - Tahtakale - Kapalıçarşı - Çemberlitaş

Melek girmez sokak

Melek Girmez Sokağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Yeniçeri Ocağı'nın çöküş döneminde İstanbul Bahçekapı'da bulunan bir sokaktır. Bu sokak, fuhuş ve cinayetlere ev sahipliği yapan, ahşap dükkânlar, kahvehaneler ve kayıkhanelerle çevrili bir bölgeydi. II. Mahmud döneminde Yeniçerilerin otuzbirinci bölüğü tarafından yönetiliyordu ve Süleyman Ağa'nın arpalığı olarak biliniyordu. 1813 kayıtlarında Melek Girmez, fuhuş yatağı olarak kaydedilmiştir. 1812'deki büyük veba salgını sırasında, bazı dindar insanlar hastalığın zina ve ahlaksızlık artışının bir sonucu olduğunu düşünerek, bekâr odalarının kaldırılması çağrısında bulundular. II. Mahmud'un emriyle Galata, Üsküdar ve Tophane'deki tüm bekâr odaları yıkıldı. Melek Girmez Sokağı'ndaki yıkımda, sadrazam vekili Rüşdü Paşa liderliğindeki bir grup kolluk kuvveti ve işçi, sokaktaki ve kayıkhanenin üzerindeki odaları birkaç saat içinde yıktı. Yıkım sırasında vebaya yakalanan ya da yeni ölmüş bazı kadınlar da bulundu. Ahmet Rasim'in "Fuhş-i Atik" kitabındaki bir makalesine göre, Yeniçerilik son yıllarında Melek Girmez Sokağı, bu askeri birlik tarafından kötü bir duruma getirilmiş ve çeşitli ahlaksız faaliyetlerin yayıldığı bir semte dönüşmüştü. Bu bölgede yapılan camiye, dönemin anısına Hidayet Camii adı verilmiştir. Burası liman şehir olduğu için Burada bir veba salgı başlaması söz konusu oluyor buralar denizcilerin alt tabakalar yaşadığı yerler olduğu için tehlikeli yerler buraya melek girmez Sokak deniliyor. Bu durumların açılması için yanına Hidayet cami yapılıyor.

Mısır Çarşısı

Eminönü Mısır Çarşısı, İstanbul'un tarihi yarımadasında yer alan ve turistlerin sıklıkla ziyaret ettiği bir çarşıdır. İşte bu çarşı hakkında detaylı bilgi: Tarihçe: Mısır Çarşısı, 1660 yılında inşa edilmiştir. Orijinal adı "Mısır Çarşısı" olmasına rağmen, zamanla baharat, kuruyemiş, takı ve hediyelik eşya satan dükkanlar da açılmıştır. Bu nedenle, "Baharat Çarşısı" olarak da bilinir. Konum: Çarşı, Eminönü semtinde yer almaktadır. Yeni Camii'nin hemen yanında bulunur. Ürünler: Çarşıda baharatlar, kuruyemişler, tatlılar, takılar, hediyelik eşyalar ve diğer el işi ürünler satılmaktadır. Özellikle baharatlar, çarşının en ünlü ürünlerinden biridir. Çarşıda ayrıca Türk kahvesi, çay ve tatlılar da bulunur. Atmosfer: Çarşı, tarihi bir yapıya sahiptir ve Osmanlı dönemine ait mimari özellikler taşır. Çarşıda dolaşırken, tarihi dokuyu hissedebilirsiniz. Ayrıca, çarşıda satılan baharatların kokusu, çarşıya özgü bir atmosfer yaratır. Ziyaret Saatleri: Mısır Çarşısı, haftanın her günü açıktır. Pazartesi-Cumartesi günleri 08:00-19:00 saatleri arasında, Pazar günleri ise 10:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Nasıl Gidilir: Çarşıya toplu taşıma araçlarıyla veya taksiyle ulaşabilirsiniz. Tramvay veya metro kullanarak Eminönü'ne gidebilirsiniz. Eminönü'nden çarşıya yürüyerek ulaşabilirsiniz. Eminönü Mısır Çarşısı, İstanbul'un tarihi ve kültürel dokusunu yansıtan önemli bir turistik mekandır. Çarşıyı ziyaret ederek, tarihi dokuyu hissedebilir, baharatların kokusunu alabilir ve Türk kültürünü yakından tanıyabilirsiniz.

Beta Yeni Han

Beta Yeni Han, İstanbul'un tarihi yarımadasında yer alan bir han ve içerisinde Beta Tea House adlı bir kafe bulunmaktadır. Han, Osmanlı döneminde inşa edilmiş ve ticaret ve konaklama amaçlı kullanılmıştır. Hanın tarihi kayıtları 17. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Han, sırasıyla Emin Han, Tahmis Han, Hasırcılar Han ve Yeni Han adlarını almıştır. Hanın içerisinde yer alan Beta Tea House, ziyaretçilerin dinlenebileceği ve kahve, çay gibi içeceklerin tadını çıkarabileceği bir kafedir. Hanın içerisinde ayrıca şarküteri, börek, Belçika çikolatası, kuruyemiş ve hamburger gibi sevilen ürünlerin yer aldığı mekanlar da bulunmaktadır. Hanın tavanı camekan olarak tasarlanmıştır. Hanın renovasyon çalışmaları sonrasında tarihi dokusunu kaybetmeden yeniden açılmıştır. Han, İstanbul'un tarihi dokusunu yansıtan önemli bir yapıdır ve tarihi bir mirasın yeniden canlandığı eşsiz bir buluşma noktası olarak ön plana çıkmaktadır.

Rüstem Paşa Camii

Damat Rüstem Paşa için inşa edilen Rüstem Paşa Camii, Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamlarından ve aynı zamanda kızı Mihrimah Sultan'ın kocası olan Damat Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırıldı (1561). Su mülknamesine göre cami, 1562'de tamamlandı. Ancak, Mimar Sinan'ın çalışmaları, 1562'de sadece caminin yerinin belirlenmesi ve hazırlanmasıyla devam ediyordu. Caminin tamamlanması muhtemelen 1562-1564 arasına rastlar. Rüstem Paşa Camii, önceki mescidin bulunduğu yerde kurulmuştur; bu mescidin isimleri Halil Efendi Mescidi veya Kenise (Kilise) Mescidi olarak bilinir. Çünkü mescidin bulunduğu yer çukurdu, Mimar Sinan ise mescidin altına dükkânlar yaparak bir subasman oluşturdu. Evliya Çelebi de Rüstem Paşa Camii'nden bahsetmiştir. Mimari açıdan, camiye iki yandan merdivenle çıkılmaktadır. Planı dikdörtgendir ve merkezi kubbe, kemerlerle dört fil ayağına ve sütunlara oturur. Son cemaat yeri altı sütunlu ve beş kubbelidir. Camiye daha sonradan eklenen kemerler, sütunlar ve ahşap çatılı, saçaklı bir bölüm bulunmaktadır. Rüstem Paşa Camii'nin kubbe eteklerine kadar her tarafı çinilerle kaplıdır, özellikle lale motifli çiniler Osmanlı çini sanatının başarılı örnekleri arasında sayılmaktadır. Caminin şadırvanı sol taraftadır. Basilika mimarı stilinde yukardaki pencerelerden ışık gelecek şekilde yapılmıştır.

Kuveloğlu Hanı

Kuveloğlu Hanı: Tarihî Bir Anıt İstanbul'un tarihi Tahtakale semtinde, Süleymaniye'ye çıkarken Kantarcılar içinde bulunan Kuveloğlu Hanı, Osmanlı döneminin sonlarına doğru inşa edilmiştir ve tam 208 yıllık köklü bir geçmişe sahiptir. Günümüzde bile orijinal yapısını büyük bir titizlikle koruyan bu han, hala aktif bir şekilde kullanılmaktadır. Geçmişten Günümüze Kuveloğlu Hanı, tarihî olarak bir otel olarak hizmet vermiştir ancak zaman içinde iş yerlerine dönüşmüştür. Han bünyesinde bulunan çay ocağı, özellikle Şile'den toplanan berrak suyuyla ünlüdür. Burada çay içmek, geleneksel çay servisi eşliğinde keyifli sohbetler yapmak ve özellikle tarihi pide fırınından lezzetli atıştırmalıklar denemek unutulmaz bir deneyim sunar. Tarihi Pide Fırını ve Ahmet Usta Han bünyesinde yer alan tarihi pide fırını, mutlaka ziyaret edilmesi gereken önemli bir noktadır. Osmanlı padişahlarının bile ekmeğinin yapıldığı bu fırın, 400 yıllık bir geçmişe sahiptir. Ahmet Usta'nın ustalığı ile hazırlanan pideler ve pizzalar, tadı damağınızda kalacak lezzetler sunar. Ahmet Usta, sadece bir aşçı değil, aynı zamanda misafirperverliğiyle de tanınır. Hanın İç Mekânı Kuveloğlu Hanı'nın içinde, büyük bir soba sizi karşılar. Burada çayınızı yudumlayabilir veya taze pişmiş pidelerin tadını çıkarabilirsiniz. Hanın tavanında bulunan su depoları, eskiden yağmur suyunu toplamak için kullanılmıştır. Bu tarihi mekanda zaman geçirmek, İstanbul'un geçmişine kısa bir yolculuk yapmak için idealdir.

Sağırhan - Bizans Zindanları

Sağır han, Eirene kulesnin de bylunduğu bizans döneminden kalma bir yapı kompleksidir. Zamanında buradaki odaların zindan olarak kullanıldığı belitilmektedir. şu anda ise bakır, gümüş gibi el işçiliği yapılan dükkanlar bulunmaktadır. hanın mülkiyetinin kişilere ait olduğu iletilmiştir.

Irene antik cafe

İrene Cafe, Sağırhan içerisinde bulunan otantik bir kafe olarak bilinir. Bu sevimli mekan, misafirlerine sıcak ve samimi bir ortam sunar. Cafe, alt ve üst olmak üzere iki bölümden oluşur. Üst bölümde yer alan şömine, atmosferi daha da romantik hale getirir. Alt bölümde, rahat ve konforlu oturma alanlarıyla donatılmıştır. Burada, arkadaşlarınızla veya sevdiklerinizle keyifli bir zaman geçirebilirsiniz. Üst bölüm ise daha özel ve özel etkinlikler için ideal bir mekandır. Şömine etrafında oturarak, keyifli sohbetler edebilir veya sadece içeceğinizin tadını çıkarabilirsiniz. Irene Cafe, Sağırhan'ın tarihi ve kültürel dokusuna uygun bir şekilde dekore edilmiştir. Bu yüzden, ziyaretçiler burada yerel bir atmosferin keyfini çıkarabilirler.

Eirene Kulesi

Eirene Kulesi, İstanbul'un tarih dolu sokaklarında yer alan muhteşem bir eserdir. Büyük Valide Han'ın kuzeydoğu köşesinde, Çakmakçılar Yokuşu'nda, Eminönü'nün güneyinde gizlenir. Yaklaşık 17 metreyi aşan yüksekliği ve 10 metrekarelik kare şekliyle dikkat çeker. Günümüzde, güçlendirilmiş betondan yapılmış üç katı var, ancak bu katlar, orijinal yapının izlerini belki de saklıyor. Kulenin tarihi Orta Bizans dönemine dayanıyor olsa da, tam kökeni ve amacı hakkında kesin bir bilgi yok. 16. yüzyılda Fransız gezgin Pierre Gilles, bu güzel yapıya "Eirene Kulesi" adını vermiş. Melchior Lorichs'in tasviri, kulenin orijinalde daha yüksek olduğunu gösteriyor, muhtemelen bir gözetleme kulesi olarak kullanıldığını düşündürüyor. Eirene Kulesi, İstanbul'un tarihi dokusuna ve Altın Boynuz'un yaklaşık 500 metre ilerisine hâkim bir konumda yükselir. Eskiden Neorion Limanı'nı gözlemlemek için kullanılmış olabilir. Ayrıca, Venedik ayrıcalıklarına atıfta bulunarak "Bigla" adıyla da anılmış. Daha sonra, Cerrah Mehmet Paşa Sarayı'nın bir parçası olan Büyük Valide Han'a dahil edilmiş. IV. Murad döneminde annesi Valide Kösem Sultan için inşa edilmiş. Büyük Valide Han'ın çatısından göz alıcı bir manzaraya sahip olan kule, bugün hala İstanbul'un tarihini ve mimarisini yansıtan önemli bir yapıdır.

Büyük Valide Han + rooftop cafe

Büyük Valide Han, İstanbul'un tarihinde önemli bir role sahip olan 17. yüzyıl yapılarından biridir. Eminönü semtinde bulunan han, Çakmakçılar Yokuşu'nda konumlanmıştır ve Osmanlı padişahı IV. Murat'ın annesi Kösem Sultan tarafından yaptırılmıştır. Evliya Çelebi'nin aktardığına göre, hanın inşası dönemin Cerrahbaşısı Mehmet Paşa Sarayı'nın yerine geçmiştir. Han, 1983 yılında 2863/B numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında koruma altına alınmıştır ve üç avlulu bir yapıya sahiptir. İrene Kulesi ve İran mescidi gibi özellikleriyle dikkat çeker. Kösem Sultan'ın Üsküdar Camii'ni de içeren Çinili külliyesinin ardından Büyük Valide Han'ı yaptırması, tarihi ve kültürel açıdan önemli bir katkıdır. Eminönü'nde bulunan han, ticaret bölgesi olan Fatih'te yer almakta olup, tekstil ve metal ustalarının dükkanları, depoları ve atölyeleriyle işgücünün yoğunlaştığı bir merkezdir. Mimari özellikleri arasında taş, tuğla ve moloz taşların kullanılması ile avluların revaklı olması öne çıkar. Zemin katındaki mekanlar depo olarak kullanılmış, revaklar ise tuğla ile örtülmüştür. Hanın toplamda 210 odası bulunmakta olup, üst kat revakları zaman içinde odalara dönüştürülmüş, ancak bu değişiklikler hanın tarihi dokusunu kaybetmesine neden olmuştur. ROOFTOP CAFE Eğer canlı kafe sahnesini keşfetmeyi seviyorsanız, Büyük Valide Han'ın içinde bulunan bu mücevheri kaçırmak istemezsiniz. Muhteşem manzaraları ve nostaljik dokunuşlarla süslenmiş bir ortamı ile, geleneksel Türk kahvesi ya da ferahlatıcı bir sodayla gevşemenin mükemmel yeri. Yerli veya yolcu olmanız fark etmez, bu kafe keşfedilmeye değer keyifli bir deneyim sunuyor.

Bedesten

Kapalıçarşı'nın girişlerinden birinde yer alan Bedesten, ziyaretçilerine çay içme, yemek yeme ve dinlenme imkanı sunan keyifli bir avludur. Bu tarihi mekan, Kapalıçarşı'nın kalabalığından uzaklaşıp biraz soluklanmak isteyenler için ideal bir noktadır. Bedesten'in etrafında, ustalarının elinde demir ve bakır gibi kıymetli metallerin işlendiği dükkanlar bulunmaktadır. Bu dükkanlarda, geleneksel el sanatlarıyla yapılmış birbirinden güzel ürünleri bulmak mümkündür. Ziyaretçiler, bu dükkanlarda dolaşarak özgün hediyelik eşyalar satın alabilir veya ustaların çalışmalarını yakından izleyebilirler. Ancak Bedesten sadece alışveriş yapmak için değil, aynı zamanda dinlenmek ve atmosferin tadını çıkarmak için de mükemmel bir mekandır. Avludaki çay bahçelerinde oturarak bir fincan çay eşliğinde dinlenebilir veya yöresel lezzetleri deneyebilirsiniz. Bedesten'in huzurlu atmosferi, şehrin kalabalığından uzaklaşmak isteyen herkes için bir kaçış noktasıdır.

Kapalı Çarşı

Kapalıçarşı: İstanbul'un Tarihî ve Ticaret Merkezi İstanbul'un kalbinde yer alan Kapalıçarşı, dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biridir. Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerinin ortasında bulunan bu ticaret merkezi, yaklaşık 4,000 dükkânı ve 25,000 çalışanıyla dikkat çeker. Gün içinde 500,000'e yakın insanı ağırlayan Kapalıçarşı, 2014 yılında dünyanın en çok ziyaret edilen turistik mekanları arasında birinci sıraya yerleşmiştir. Kapalıçarşı'nın tarihi, iki önemli bedestenle başlar. İç Bedesten veya Cevahir Bedesteni, muhtemelen Bizans döneminden kalmadır. Diğer önemli yapı Yeni Bedesten, 1460 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış ve Sandal Bedesteni olarak da bilinir. Kapalıçarşı'nın resmi kuruluş yılı olarak kabul edilen 1460, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ahşap olarak inşa edilen devasa bir alana ev sahipliği yapar. Çarşı, zaman içinde büyüyüp gelişirken ticari ahlak ve geleneklere de saygı gösterirdi. Rekabet yasak olup devlet, belirlenen fiyatın üzerinde satışı engellerdi. Ancak, depremler ve yangınlar gibi olaylarla yüzleşen Kapalıçarşı, günümüzde esnaf geleneğinde değişikliklere uğramış olsa da hala geleneksel el sanatları ve mücevheratın satıldığı bir merkezdir.

Vezir Han

Vezir Han, İstanbul'un kalbinde, Çemberlitaş Divanyolu Caddesi ile Vezirhan Caddesi'nin kesiştiği yerde yer alır. Bu etkileyici yapı, Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin tarihine ışık tutar. 1660 yılında Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa tarafından Köprülü Mehmet Paşa Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edildi. Han, bugün tramvay yolunun ortasından geçmektedir, ancak bu binanın tarihine dair bir gösterge olarak kalmaktadır. Mimari Yapı ve Detaylar Vezir Han, 3200 metrekarelik bir alanı kaplar ve taş ile tuğlanın ustaca harmanlandığı bir mimariye sahiptir. İki avlusu ve iki katıyla dikkat çeker. Giriş kapısı, cadde seviyesinde yer alır ve meyilli araziye uyum sağlamak için üç katlıdır. Hanın cephesinde, yuvarlak taş kemerli 8 dükkan kapısı bulunur. Giriş kapısının hemen üzerinde, 1894-95 tarihli beş satırlık bir tamir kitabesi yer alır, bu da binanın geçmişine dair bir pencere açar. İç Avlular ve Mescit Birinci avluya beşik tonozlu bir geçitten girilir. İkinci avlu ise sivri kemerli revaklarla çevrili, 70 x 45 metre boyutlarında yamuk bir alandır. Bu avluda, zamanla fonksiyonunu kaybetmiş ancak tarihî önemi olan küçük bir mescit bulunur. Bu mescit, geçmişin dini ve kültürel dokusunu günümüze taşır.

Çemberlitaş Sütunu

Çemberlitaş Sütunu, İstanbul'un tarihi zenginliklerinden biridir. İmparator I. Konstantin'e adanmış bu muazzam anıt, şu anda Çemberlitaş semtinde yer almaktadır. Sütun, her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış 8 adet sütunun bir araya getirilmesiyle yapılmıştır. İlk olarak Apollon tapınağından getirtilen 57 metre uzunluğundaki sütun, Forum Konstantin adlı bir meydanda yer almıştır. Ancak, İmparator Konstantin'in heykelini sütunun zirvesine yerleştirmesiyle ünlü hale gelmiştir. Daha sonra sütun üzerine Bizans imparatorlarından Julianus ve Theodosius'un heykelleri eklenmiştir. 1107 yılında yaşanan büyük bir kasırga sonucunda sütun yıkılmış, ancak I. Aleksios tarafından onarılarak üzerine büyük bir haç eklenmiştir. İstanbul'un fethinden sonra haç indirilmiş ve sütun, 1470'li yıllardan sonra I. Selim döneminde yeniden yapılmıştır. Osmanlı döneminde ise sütun, büyük bir yangın geçirmiş ve Sultan II. Mustafa tarafından güçlendirilerek Çemberlitaş olarak anılmaya başlanmıştır. Sütunun alt kısmında İsa peygamber'in Kudüs'teki mezarından alındığına dair söylentiler bulunmaktadır, ancak bunlar kesinlikle kanıtlanmamıştır.

Antiochos Sarayı - Euphemia Kilisesi

Antiyohos Sarayı, Pers kökenli bir saray görevlisi olan Antiochos'un ikametgahı olarak inşa edilmiştir. Antiochos, II. Theodosius döneminde etkili bir görevli olarak görev yapmıştır. Saray nazırı olarak görev yapmış ve zamanla praepositus sacri cubiculi unvanını kazanarak Patricius ünvanını almıştır. Ancak, baskıcı tavrı ve genç imparator üzerindeki etkisi, imparatorun kızkardeşi Pulcheria'nın müdahalesine neden olmuş ve sonrasında sarayına dönüp orada yaşamına devam etmesine izin verilmiştir. Ancak, saray politikalarında etkinliği azalarak yaklaşık 439 yılında düşük bir memur olana kadar devam etmiştir. Bu süreçte, imparator saray dahil mallarına el koymuştur. Antiyohos Sarayı, ilk kez 1939 yılında Hipodrom'un kuzeybatısında, St. Euphemia'yı anlatan fresklerle birlikte keşfedilmiştir. Daha sonraki kazılarda, 1942'de Alfons Maria Schneider tarafından yapılan kazıda yarım bir kubbeye açılan altıgen bir salon ortaya çıkarılmıştır. 1951-52 yıllarında yapılan kazılarda ise sütun altında bulunan bir yazı, "Antiochos'un praepositus" olarak siteyi tanımlamıştır. Kazılarda bulunan tuğla mühürleri, yapının yapım tarihini 430'dan önce olamayacağına işaret etmektedir. Antiyohos Sarayı'nın bir parçası olarak kabul edilen Azize Eufemia Kilisesi, muhtemelen 7. yüzyılda Antiochos Sarayı'nın altıgen salonunda kurulmuştur. Kilise, Bizans İmparatorluğu'nun çalkantılı dönemlerinde farklı amaçlar için kullanılmıştır, hatta İkonoklazm döneminde silah ve gübre deposu olarak bile hizmet etmiştir. Ancak, kilise Bizans İmparatorluğu'nun sonuna kadar ayakta kalmış ve geç 13. yüzyılda Palaiologus tarzı fresklerle yeniden dekore edilmiştir. Fresklerde, Azize Eufemia'nın yaşam öyküsü anlatılmaktadır. Romalı Euphemia'nın Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra yaşadığı işkenceler ve mucizeler fresklerde betimlenmektedir.

Lady Diana Hotel Restoran teras

Lady Diana Hotel restoranı, Sultanahmet'in kalbinde yer alan ve benzersiz bir deneyim sunan bir mekandır. Restoran, harika bir terasa ve muhteşem bir manzaraya sahiptir, bu da konuklara unutulmaz bir yemeğin tadını çıkarmak için mükemmel bir ortam sağlar. Lady Diana Hotel restoranı, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü Sultanahmet semtinde bulunmaktadır. Restoran, misafirlerine eşsiz bir deneyim sunmak için özenle tasarlanmıştır. Özellikle terası, İstanbul'un eşsiz siluetini ve tarihi yapılarını görmek için mükemmel bir noktadır. Restoranın terası, özellikle güneşli günlerde keyifli bir yemek deneyimi sunar. Konuklar, muhteşem Ayasofya Camii'nin ve Topkapı Sarayı'nın manzarasını izleyerek lezzetli yemeklerin tadını çıkarabilirler. Ayrıca, gün batımı saatlerinde terasın romantik atmosferinden faydalanarak unutulmaz anlar yaşayabilirler.

Lady diana hotel Restoran teras

Lady Diana Hotel restoranı, Sultanahmet'in kalbinde yer alan ve benzersiz bir deneyim sunan bir mekandır. Restoran, harika bir terasa ve muhteşem bir manzaraya sahiptir, bu da konuklara unutulmaz bir yemeğin tadını çıkarmak için mükemmel bir ortam sağlar. Lady Diana Hotel restoranı, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü Sultanahmet semtinde bulunmaktadır. Restoran, misafirlerine eşsiz bir deneyim sunmak için özenle tasarlanmıştır. Özellikle terası, İstanbul'un eşsiz siluetini ve tarihi yapılarını görmek için mükemmel bir noktadır. Restoranın terası, özellikle güneşli günlerde keyifli bir yemek deneyimi sunar. Konuklar, muhteşem Ayasofya Camii'nin ve Topkapı Sarayı'nın manzarasını izleyerek lezzetli yemeklerin tadını çıkarabilirler. Ayrıca, gün batımı saatlerinde terasın romantik atmosferinden faydalanarak unutulmaz anlar yaşayabilirler.

Eminönü - Tahtakale - Kapalıçarşı - Çemberlitaş - Sultanahmet Eski istanbul gezisi

Trail photos

Author

Trail stats