Activity

Çemberlitaş - Sirkeci

Download

Trail photos

Photo ofÇemberlitaş - Sirkeci Photo ofÇemberlitaş - Sirkeci Photo ofÇemberlitaş - Sirkeci

Author

Trail stats

Distance
3.38 mi
Elevation gain
72 ft
Technical difficulty
Moderate
Elevation loss
240 ft
Max elevation
232 ft
TrailRank 
49
Min elevation
-1 ft
Trail type
One Way
Moving time
one hour 18 minutes
Time
one hour 44 minutes
Coordinates
823
Uploaded
January 8, 2024
Recorded
January 2024
Be the first to clap
Share

near Çemberlitaş, İstanbul (Türkiye)

Viewed 89 times, downloaded 2 times

Trail photos

Photo ofÇemberlitaş - Sirkeci Photo ofÇemberlitaş - Sirkeci Photo ofÇemberlitaş - Sirkeci

Itinerary description

Trail from Çemberlitaş to Sirkeci passing through:
- Vezirhan çatı
- Vezirhan
- Şerefiye sarnıcı
- Antiohos Sarayı
- Alman Çeşmesi
- Sultanahmet Meydanı
- Sultanahmet cami
- Haseki Hürrem sultan hamamı
- Aya Sofya
- III Ahmet Sebili ve Çeşmesi
- Topkapı Sarayı
- Soğuk Çeşme Sokağı
- Navitas spa sarnıç
- The Sarnıç Restaurant
- Gülhane parkı

Waypoints

PictographWaypoint Altitude 203 ft
Photo ofVezirhan çatı Photo ofVezirhan çatı Photo ofVezirhan çatı

Vezirhan çatı

Vezirhan'a girişte sağdan merdivenlerle çıkılan çatı Çemberltaş ve civarını panoramik olarak görebilmek için güzel bir lokasyondur.

PictographMonument Altitude 187 ft
Photo ofVezirhan

Vezirhan

Vezir Han, İstanbul'un tarihî bir hazinesi olarak, Çemberlitaş Divanyolu Caddesi ile Vezirhan Caddesi'nin kesiştiği stratejik bir konumda yer alır. Bu etkileyici yapı, Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin tarihini yansıtarak, 1660 yılında Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa tarafından Köprülü Mehmet Paşa Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Günümüzde tramvay yolunun ortasından geçse de, bu bina tarihi bir iz olarak varlığını sürdürmektedir. Mimari açıdan, Vezir Han 3200 metrekarelik bir alana yayılmış ve taş ile tuğlanın ustaca harmanlandığı bir mimariye sahiptir. İki avlusu ve iki katıyla dikkat çeker. Giriş kapısı, cadde seviyesinde yer alır ve meyilli araziye uyum sağlamak için üç katlıdır. Hanın cephelerinde, yuvarlak taş kemerli 8 dükkan kapısı bulunur. Giriş kapısının hemen üzerinde ise 1894-95 tarihli beş satırlık bir tamir kitabesi, binanın tarihine dair önemli bilgiler sunar. İç avlulardan birine beşik tonozlu bir geçişle girilir. İkinci avlu, sivri kemerli revaklarla çevrili geniş bir alandır. Bu avluda, zamanla fonksiyonunu kaybetmiş ancak kültürel değeri yüksek olan küçük bir mescit bulunur. Bu mescit, geçmişin dini ve kültürel atmosferini günümüze taşır, ziyaretçilere tarihî bir deneyim sunar.

PictographMonument Altitude 210 ft
Photo ofŞerefiye sarnıcı Photo ofŞerefiye sarnıcı Photo ofŞerefiye sarnıcı

Şerefiye sarnıcı

Şerefiye Sarnıcı veya Theodosius Sarnıcı, İstanbul'un tarihi Yarımada'sında yer alan önemli Bizans Dönemi sarnıçlarından biridir. Bu yapı, Divan Yolu Caddesi, Piyer Loti Caddesi, Boyacı Ahmet Sokak ve Dostluk Yurdu Sokak'ın sınırladığı bir alanda konumlanmıştır. Konstantinopolis'in su kaynakları bakımından zorlu bir yarımada üzerine kurulu olması, Roma Dönemi'nden itibaren dışarıdan getirilen suyun şehir içinde sarnıçlarda depolanmasını gerektirmiştir. II. Theodosius Dönemi'nde kent surları genişletilmiş ve bu dönemde beş sarnıç inşa edilmiştir. Bu gelişmeler, nüfus artışı ve barbar saldırılarıyla ilişkilendirilmiştir. Şerefiye Sarnıcı, 5. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenmektedir ve yapının adının II. Theodosius Dönemi'nde yapıldığına işaret etmektedir. Yapıda kullanılan sütun başlıkları da aynı döneme aittir. Korint üslubundaki başlıklar, yapıya özgü olarak üretilmiştir, bu da dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Sarnıç, Osmanlı döneminde "Şerefiye" mahallesinden adını almıştır. 19. yüzyıl sonu veya 20. yüzyıl başlarında üzerine Arif Paşa Konağı inşa edilmiş, daha sonra farklı amaçlarla kullanılmıştır. 2010'da yapılan yıkımla Şerefiye Sarnıcı ortaya çıkmış ve 2018'den itibaren müze olarak hizmet vermektedir. Mimari açıdan, Şerefiye Sarnıcı dikdörtgen planlı, çok sıra destekli bir kapalı sarnıçtır. Sütunlar, yapıya güney cephesinden ulaşılabilen bir merdivenle çevrilidir. Havalandırma ve su tahliyesi için beden duvarlarında pencereler bulunmaktadır. Üst örtü, ortalarında delikler bulunan yelken tonozdan oluşmaktadır. Yapının beden duvarları tuğla ve horasan harcı kullanılarak inşa edilmiştir. Sütun başlıkları Korint üslubundadır ve döneme özgüdür.

PictographReligious site Altitude 141 ft
Photo ofAntiohos Sarayı

Antiohos Sarayı

Antiohos Sarayı, Konstantinopolis'in (bugünkü İstanbul, Türkiye) tarih kokan bir yapısıdır. İnşa tarihi Pers kökenli saray görevlisi Antiochos'a dayanır. 5. yüzyılda yapılan bu saray, Hipodrom'a yakın kazılarda gün yüzüne çıkarılmıştır. Antiochos'un sarayındaki mermerle kaplı avlu ve altıgen salon, sonradan Azize Eufemia Kilisesi'ne dönüştürülmüştür. Antiochos'un sarayının tarihi, II. Theodosius dönemine kadar uzanır. Antiochos, saray nazırı olarak yükselmiş ancak Pulcheria tarafından düşürülmüştür. Saray, zamanla imparatorun eline geçmiştir. 1939'da keşfedilen freskler ve sonraki kazılarda ortaya çıkan detaylar, Antiohos Sarayı'nın mimarisini gün yüzüne çıkarmıştır. Sarayın kuzey bölümü, Lausus Sarayı olarak bilinir ve Hipodrom'un batı duvarı boyunca uzanır. Bu bölüm, Antiochos'un kabul salonu olarak hizmet vermiştir. Kiliseye dönüşüm sürecinde yapılan değişiklikler, günümüzde hala görülebilen mimari özellikleri belirlemiştir. Antiohos Sarayı'nın kiliseye çevrilmesi sırasında eklenen detaylar arasında bema, apsit ve girişte yapılan değişiklikler bulunmaktadır. Kilisede günümüze kadar ulaşan freskler, Azize Euphemia'nın yaşamını ve şehit Sabeste'nin kırk şehidinin hikayesini anlatır.

PictographFountain Altitude 118 ft
Photo ofAlman Çeşmesi

Alman Çeşmesi

Alman Çeşmesi, Sultanahmet Meydanı'nda göze çarpan bir Neo-Bizantin yapıdır. 1901'de Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilen çeşme, Osmanlı-Alman ilişkilerinin bir simgesidir. İmparator, 1898'deki ikinci ziyaretinde Bağdat Demiryolu'nun Alman firmalarına verilmesi sözü almıştı. Çeşme, Mimar Spitta'nın planlarına dayanarak Mimar Schoele tarafından inşa edildi. Alman hükümeti, çeşmenin yapılacağı alanı düzenleyip, parçaları Almanya'da işledi ve İstanbul'a gemiyle taşıdı. 27 Ocak 1901'de II. Abdülhamid'in doğum gününde açılan çeşme, Alman mimari estetiğiyle öne çıkar. Alman Çeşmesi, diğer meydan çeşmelerinden farklı bir tasarıma sahiptir. Sekizgen planlı, yüksek bir taban üzerine oturtulmuş ve sekiz sütunlu bir kubbe ile örtülüdür. Pandiflerde II. Abdülhamid'in tuğrası ve II. Wilhelm'in simgesi olan "W harfi" ile II sayısı bulunur. Çeşmenin kitabeleri, II. Wilhelm'in Osmanlı hükümetine olan minnettarlığını ifade eder. Aynı zamanda Osmanlıca bir kitabe de içerir, Ahmet Muhtar Paşa'nın beyitiyle süslenmiştir. Bu çeşme, mimari zarafeti ve Osmanlı-Alman dostluğunu simgeler. Osmanlıca kitabede ise şair İzzet Efendi'nin yazdığı beyitte, Alman İmparatoru'nun ziyareti ve çeşmenin yapılmasının sebepleri dile getirilir. Bu kitabe, çeşmenin hem estetik hem de tarihi bir öneme sahip olduğunu vurgular.

Photo ofSultanahmet Meydanı

Sultanahmet Meydanı

Sultanahmet Meydanı, geçmişten günümüze birçok önemli olaya ve yapıya ev sahipliği yapmıştır. Bu meydan, Bizans İmparatorluğu döneminde Hipodrom olarak bilinirken, Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise Atmeydanı olarak adlandırılmıştır. Şehrin kalbinde yer alan bu meydan, Roma sirki, Büyük Saray, Sultanahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi tarihi yapıları içinde barındırmıştır. Hipodrom, Roma İmparatorluğu ve sonraki Bizans İmparatorluğu dönemlerinde, şehrin toplantı, eğlence, spor ve kültürel etkinliklerin merkezi olarak öne çıkmıştır. Araba yarışları, müzik grupları, dans gösterileri ve hatta vahşi hayvanlarla kavga gibi etkinlikler burada düzenlenirdi. Hipodrom, Bizans döneminde devlete karşı ayaklanmaların da merkezi olmuş, tarihi olaylara tanıklık etmiştir. Bugün, meydanın çevresinde Sultanahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi önemli yapılar bulunmaktadır. Ayrıca, meydanın ortasında yer alan Örme Dikilitaş, Yılanlı Sütun, Theodosius Dikilitaşı ve Alman Çeşmesi gibi yapılar, tarihî zenginliği yansıtmaktadır. Hipodromun tarihi dokusu, bu alanın günümüze ulaşan izlerini gözler önüne sermektedir. Osmanlı döneminde de önemini koruyan meydan, Yeniçeri isyanlarına, şehzade sünnet düğünlerine ve hatta Halide Edip'in işgale karşı yaptığı konuşma gibi olaylara tanıklık etmiştir. İstanbul'un kültürel ve tarihi mirasının önemli bir parçası olan Sultanahmet Meydanı, ziyaretçilere geçmişin izlerini sürme fırsatı sunmaktadır. Günümüzde meydan, turistlerin ve yerli halkın buluşma noktası olmaya devam etmektedir. Tarihi dokusunu koruyan ve çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapan bu meydan, İstanbul'un zengin kültürel mirasının bir simgesi olarak önemini sürdürmektedir.

PictographReligious site Altitude 135 ft
Photo ofSultanahmet cami Photo ofSultanahmet cami Photo ofSultanahmet cami

Sultanahmet cami

Sultan Ahmet Camii, Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından 1609-1617 yılları arasında İstanbul'daki tarihî yarımadada inşa edilmiş önemli bir eserdir. Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa'nın yönetimindeki yapı, mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle süslüdür. Avrupalılar tarafından "Mavi Camii (Blue Mosque)" olarak adlandırılan bu cami, Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesiyle İstanbul'un ana camii konumuna yükselmiştir. Sultanahmet Camii külliyesi, cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar ve daha birçok yapıyı içerir. En dikkat çekici özelliklerinden biri ise 20.000'den fazla İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çinilerin kullanımı, geleneksel bitki motifleriyle yapılan süslemelerle camiyi sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Mimar Sedefkar Mehmet Ağa'nın tasarımı, Osmanlı ve Bizans mimarisinin sentezi olarak kabul edilir. Caminin dış cephesi, Süleymaniye Camii'nin tarzına benzer, ancak köşe kubbelerindeki küçük kuleler ve geniş ön avlu özgün bir dokunuş katar. İç mekan ise 20 binden fazla İznik çinisiyle süslüdür, her biri farklı lale desenleri içerir. Caminin içindeki önemli unsurlardan biri, ince işçilikle oyulmuş mermerden yapılmış mihraptır. İç kısmın mavi tonlardaki dekorasyonları ve geniş pencereler, ferah bir atmosfer sunar. Caminin içindeki lambaların zamanla kaybolması veya yağmalanması, ancak duvarlardaki büyük tabletlerde halifelerin isimlerini ve Kur'an'dan parçaları görmek mümkündür. Sultan Ahmet Camii, Türkiye'de 6 minaresi olan 5 camiden biridir. Minare sayısının, Mekke'deki Kâbe'deki minare sayısıyla örtüşmesi sultanı küstahça suçlamalara maruz bıraksa da, bu sorunu çözmek için Mekke'deki camiye yedinci minare eklemiştir.

PictographMonument Altitude 118 ft
Photo ofHaseki Hürrem sultan hamamı Photo ofHaseki Hürrem sultan hamamı Photo ofHaseki Hürrem sultan hamamı

Haseki Hürrem sultan hamamı

Haseki Hürrem Sultan Hamamı, Sultanahmet Meydanı'nda görkemli bir şekilde yer alır ve Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli mimari eserlerinden biridir. Bu hamam, Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Haseki Hürrem Sultan tarafından 1556-57 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Öncelikle, hamamın benzersiz yapısı dikkat çeker. Kadınlar ve erkekler bölümleri aynı boyuttadır ve sırt sırta olacak şekilde inşa edilmiştir. Ayasofya'ya bakan erkekler bölümü, dört beyaz mermer sütunun taşıdığı üç kubbe altından geçilerek, kadınlar bölümüne ise batı cephesinden duvarlarla korunan bir yol ve merdivenlerle ulaşılır. Hamam, 75 metre uzunluğundaki etkileyici bir kütleye sahiptir. Soğukluk ve soyunma alanlarını oluşturan büyük kubbelerin yanı sıra, sıcak su ve ısıtma birimlerini içeren küçük kubbeler de mevcuttur. Tarihi boyunca farklı amaçlar için kullanılan hamam, 1910 yılına kadar faaliyet göstermiş, ancak sonra işlevsiz hale gelmiş ve çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. Hürrem Sultan, hamamın yapımıyla birlikte İstanbul ve Edirne'de külliyeler inşa etmiş, hacıların faydalanması için Mekke, Medine ve Kudüs'te yapılar yaptırmıştır. Tartışmalı kişiliğine rağmen hayırseverliğiyle tanınan Hürrem Sultan, şehrin imarı için servetini kullanmış ve önemli bir miras bırakmıştır. Hamam, 2008 yılında başlayan bir restorasyon sürecinin ardından 2011'den bu yana tekrar hamam olarak kullanılmaktadır.

PictographReligious site Altitude 112 ft
Photo ofAya Sofya Photo ofAya Sofya Photo ofAya Sofya

Aya Sofya

Ayasofya, tarih boyunca farklı kültürlerin izlerini taşıyan eşsiz bir yapıdır. İlk olarak Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 532-537 yılları arasında inşa edilen bu kutsal alan, başlangıçta patrik katedrali olarak hizmet verdi. Ancak, 1453'te Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle II. Mehmed tarafından camiye dönüştürüldü. Atatürk'ün 1934'teki kararıyla müze statüsü kazanan Ayasofya, 2020'de cami olarak tekrar tanımlandı. Mimari açıdan önemli olan Ayasofya, kubbeli bazilika tipiyle dikkat çeker. Hem Hristiyanlar için sembolik bir anlam taşırken hem de mimarlık tarihinde önemli bir dönemeçtir. "Aya Sofya" adı, "kutsal bilgelik" anlamına gelir ve Hristiyan ilahiyatında Tanrı'nın üç niteliğinden biri olarak kabul edilir. Ayasofya'nın inşası sırasında 10.000 işçinin çalıştığı, I. Justinianus'un büyük bir servet harcadığı belirtilir. Binanın özelliği ise bazı yapı taşlarının daha önceki tapınaklardan getirilmiş olmasıdır. Bizans İmparatorluğu döneminde Ayasofya, "kutsal emanetler" ile dolu bir zenginliğe sahipti. 1054'teki "Schisma"nın tanığı olarak, Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcına şahitlik etti. II. Mehmed'in 1453'te camiye dönüştürdüğü Ayasofya, mozaikleriyle öne çıkar. Camiye dönüştürülürken insan figürleri içeren mozaikler korundu ve günümüzde hala görülebilir. Binanın üçüncü kez inşa edilen bir yapı olduğu unutulmamalıdır, ve günümüzdeki hali, Mimar Sinan'ın eklemeleri sayesinde sağlam bir şekilde ayakta durmaktadır.

PictographFountain Altitude 138 ft
Photo ofIII Ahmet Sebili ve Çeşmesi

III Ahmet Sebili ve Çeşmesi

III. Ahmet Çeşmesi, Topkapı Sarayı'nın giriş kapısı ile Ayasofya arasında göz alıcı bir şekilde yükseliyor. Bu muazzam eser, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın önerisi ve III. Ahmed'in direktifiyle, Perayton adlı Bizans çeşmesinin yerine inşa edildi. Türk rokoko tarzının nadide örneklerinden biri olan çeşme, 1728 yılında Mimar Ahmet Ağa tarafından hayata geçirilmiştir. Çeşmenin kendine özgü mimarisi, köşeleri yumuşatılmış dikdörtgen bir planı içeriyor. Köşelerde yer alan sebiller, çeşmenin üstünü ahşap saçaklı bir çatı ile örtüyor. Dışarıdan görülebilen kubbeler ise sadece estetik bir dokunuş olarak tasarlanmış. Kayseri ve Halep kadısı Seyyit Hüseyin Vehbi bin Ahmet'e ait on dört kıtalık bir kaside, çeşmedeki sebillerin ve her köşede bulunan çeşmelerin üzerine ta'lik hatla işlenmiş. Üstte mukarnaslı bir kuşak ve onun üzerinde çini bir kuşak, Osmanlı bezemelerinin klasik motiflerini ve aynı zamanda Avrupai etkilerini içeriyor. Lale ve akantüs yaprakları gibi motifler, çinilerde zarif bir şekilde bir araya geliyor. Vazo içindeki çiçek motifleri ise batılılaşmanın Osmanlı sanatında nasıl izler bıraktığını gösteriyor. III. Ahmed'in kütüphanesinde de benzer süslemelerin bulunması, çeşmenin sanatsal zenginliğini daha da vurguluyor. III. Ahmet Çeşmesi, sadece mimari bir şaheser değil, aynı zamanda Osmanlı kültürünün ve sanatının zengin bir yansımasıdır.

PictographMonument Altitude 148 ft
Photo ofTopkapı Sarayı

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun göz kamaştırıcı tarihine tanıklık eden ve 400 yılı aşkın süre devletin idare merkezi olarak hizmet veren eşsiz bir saraydır. Fatih Sultan Mehmed'in 1478'de inşa ettiği bu muazzam yapı, Osmanlı padişahlarının resmi ikâmetgâhı ve devletin yönetim merkezi olarak uzun yıllar boyunca kullanılmıştır. Saray, zaman içinde birçok değişikliğe uğramış ve onarımlardan geçmiştir. Özellikle padişahlar tarafından terk edildikten sonra dahi Topkapı Sarayı, devletin önemli bir simgesi olarak varlığını sürdürmüştür. Özel bir vurgu, Ramazan ayında ziyaret edilen Kutsal Emanetler'in bulunduğu Hırka-i Saadet Dairesi'nin özenle bakımına verilmiştir. Topkapı Sarayı, sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim merkezi olmakla kalmamış, aynı zamanda kültürel bir hazinenin ev sahibi olmuştur. İlk defa Abdülmecid döneminde müze olarak ziyarete açılan saray, içindeki tarihi eserleri yabancılara gösterme geleneğini başlatmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle 1924'te halkın ziyaretine açılan saray, günümüzde İstanbul'un tarihi yarımadasındaki en önemli eserlerden biri olarak UNESCO Dünya Mirasları Listesi'nde yer almaktadır. Topkapı Sarayı'nın mimari güzellikleri, Marmara Denizi'nin, İstanbul Boğazı'nın ve Haliç'in muazzam manzaraları arasında, tarihi İstanbul'un kalbinde yer almaktadır. Saray, Sarayburnu'nda, Bizans akropolü üzerine kurulmuş ve çeşitli kapılarıyla çevrili iki ana bölümden oluşmaktadır: Birun ve Enderûn. İlk avlu, asimetrik planıyla dikkat çeker ve halkın devletle ilişkilerini yürüttüğü bir merkez olarak işlev görmüştür. Bab-ı Hümayun'dan başlayan ağaçlı yol, sultanların ihtişamlı geçitlerine tanıklık etmiştir. İkinci avlu ise Divan Meydanı olarak bilinir ve sarayın önemli yapılarına ev sahipliği yapar. Topkapı Sarayı, saray mutfakları ve porselen koleksiyonuyla da öne çıkar. Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük mutfakları, 800'e yakın çalışanıyla 4.000 kişiye yemek sağlamaktan sorumludur. Kubbealtı, Padişah Divanı'na ev sahipliği yapmış, Dîvân-ı Hümâyûn Hazinesi ise imparatorluğun mali yönetimine hizmet etmiştir.

PictographMonument Altitude 154 ft
Photo ofSoğuk Çeşme Sokağı Photo ofSoğuk Çeşme Sokağı Photo ofSoğuk Çeşme Sokağı

Soğuk Çeşme Sokağı

Soğukçeşme Sokağı, tarihi evlerin yer aldığı ve Sultanahmet semtinde bulunan önemli bir sokaktır. Ayasofya ve Topkapı Sarayı arasında konumlanan bu sokak, trafiğe kapalı olup, III. Selim dönemine ait tarihi bir Türk çeşmesinden adını almıştır. Soğukçeşme Sokağı, tarihsel bir zenginliğe sahip olup, Bizans su sarnıcı, Osmanlı döneminden kalma anıtsal kapılar, çeşme, konak hamamı, ve Naziki tekkesi şeyhinin konağı gibi birçok önemli yapının bir araya geldiği bir alandır. Sokağın tarihi, 18. yüzyılda biçimlendiği düşünülen evrimsel süreçleri içermektedir. Ayasofya'nın çevresinde yaşayan insanlar, zaman içinde değişen sosyal dokularına tanıklık etmişlerdir. Soğukçeşme Sokağı'nın tarihine dair belgeler, tapu kayıtları ve eski fotoğraflar üzerinden incelenerek, bu sokaktaki evlerin tarihi derinliği ortaya çıkmaktadır. yüzyılın başlarına kadar sadece Soğukçeşme Sokağı değil, aynı zamanda Ayasofya'nın çevresinde ve meydanında da evler bulunmaktaydı. Ancak, 20. yüzyılın başlarındaki artan trafik nedeniyle meydandaki evler tahrip olmuş ve yıkılmıştır. Soğukçeşme Sokağı ise bu trafik etkisinden uzun süre korunabilmiştir. Sokak, mimari açıdan dikkat çeken özelliklere sahiptir. 19. yüzyılda, yabancı gezginlerin ve ressamların ilgisini çeken bu sokak, o dönemin özgün mimari özelliklerini günümüze taşımaktadır. Ahşap evler, cumbalı yapılar, ve tarihi çeşmenin çevresinde oluşan bu dokuda, Osmanlı dönemine ait mimari detaylar hala görülebilmektedir. Ancak, 1950'li yıllardan sonra şehirdeki genel değişim, Soğukçeşme Sokağı'nı da etkilemiş ve bozulmaya neden olmuştur. Olağanüstü nüfus artışı, kültürdeki değişimler ve şehir yönetimlerinin hazırlıksızlığı, sokaktaki ahşap evlerin bir kısmının yıkılmasına ve yerine beton binaların yapılmasına yol açmıştır. 1986 yılında gerçekleştirilen restorasyon projesi, Soğukçeşme Sokağı'nı turistik bir cazibe merkezi haline getirmiştir. Bu projede, sokaktaki tarihi dokunun korunması, binaların işlevsel kullanımının artırılması, ve çevresel düzenlemeler gibi konular ele alınmıştır. Restorasyon çalışmaları sonucunda, sokak günümüzde otel, kitaplık, pansiyon, ve lokanta gibi işlevlere sahip binalara ev sahipliği yapmaktadır. Soğukçeşme Sokağı'ndaki evlerin malzeme ve yapım tekniği, 19. yüzyılın özelliklerine uygun olarak ahşap, cumbalı, kafesli şekilde inşa edilmiştir. Renkli saçak ve cumbalar, dönemin İstanbul evlerine özgü özelliklerdir. Ancak, ahşap kullanımının dayanıksızlığı ve yangın riski, evlerin sıkça yeniden inşa edilmesine yol açmıştır. Restorasyon sürecinde ise, sokaktaki binaların özgün özellikleri göz önünde bulundurularak, çağdaş bir mimari dil benimsenmiştir. Yapıların işlevselliği artırılmış, turistik kullanıma uygun hale getirilmiştir. Bu restorasyon, Soğukçeşme Sokağı'nın tarihi ve kültürel değerini koruma amacını taşımıştır.

PictographFountain Altitude 125 ft
Photo ofNavitas spa sarnıç Photo ofNavitas spa sarnıç Photo ofNavitas spa sarnıç

Navitas spa sarnıç

Eski bir bizans sarnıcının dönüştürülerek SPA olarak kulanılır duruma getirildiği bir yapıdır. Özel işletme tarafından işletilmektedir. Çok güzel bir görünüme sahiptir.

PictographMonument Altitude 131 ft
Photo ofThe Sarnıç Restaurant Photo ofThe Sarnıç Restaurant

The Sarnıç Restaurant

The Sarnıç Restoran, İstanbul'un eşsiz güzellikteki Soğukçeşme Sokak'ında yer alan tarihi bir mekanı temsil ediyor. İçinde bulunduğu sarnıç, binlerce yılın izlerini taşıyor ve bu özel mekan İstanbul'un tarihine ışık tutuyor. Bu sarnıç, 1500 yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip. İstanbul'un eski dokusunu yansıtan bu mekan, ziyaretçilere tarihle iç içe bir deneyim sunuyor.

PictographMonument Altitude 75 ft
Photo ofGülhane parkı Photo ofGülhane parkı Photo ofGülhane parkı

Gülhane parkı

Gülhane Parkı, Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği yer olarak bilinir, bu da Türk tarihinde demokratikleşmenin ilk adımlarından biridir. 1912 yılında İstanbul şehremini operatör Cemil Paşa tarafından düzenlenerek halka açılan park, 163 dönüm alanıyla geniş bir yeşil alan sunar. İstanbul şehremini ve belediye başkanlarının heykelleri, parkın girişinde ziyaretçileri karşılar. Ağaçlı yollar ve dinlenme alanları, parkın merkezinden geçen ana yol boyunca yer alır. Aşık Veysel'in heykeli ve Romalılardan kalma Gotlar Sütunu, parkın farklı bölgelerine özgü çekicilik katmaktadır. Sarayburnu Parkı, parka köprüyle bağlı olan ve sonradan ayrılan bir bölümdür. Burada, Cumhuriyet sonrasında dikilen ilk Atatürk heykeli bulunur ve Atatürk'ün latin alfabesini halka tanıttığı yer olarak tarihe geçer. Gülhane Parkı, Atatürk'ün naaşının İstanbul'dan Ankara'ya gönderilmeden önce düzenlenen son törenin yapıldığı yer olarak da önem taşır. Park, 2003 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek eski ihtişamına kavuşturuldu. Ayrıca, Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası'nda 2008 yılında İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi hizmete girmiştir. Gülhane Parkı, sadece yerel halka değil, aynı zamanda turistlere de çeşitli etkinlikler sunar. Gül Festivali gibi özel günlerde, parkın içindeki gül bahçelerinde çeşitli etkinlikler düzenlenir. Gül kokuları yarışması, gül bahçesi ziyaretleri, gül temalı müzik ve dans gösterileri gibi etkinlikler, parkın tarihî atmosferinde unutulmaz anılar bırakır.

Comments

    You can or this trail