Activity

Buzul Çağının Mirası

Download

Trail photos

Photo ofBuzul Çağının Mirası Photo ofBuzul Çağının Mirası Photo ofBuzul Çağının Mirası

Author

Trail stats

Distance
17.03 mi
Elevation gain
5,830 ft
Technical difficulty
Difficult
Elevation loss
5,830 ft
Max elevation
11,131 ft
TrailRank 
69 5
Min elevation
7,820 ft
Trail type
Loop
Moving time
7 hours 14 minutes
Time
9 hours 28 minutes
Coordinates
4971
Uploaded
June 17, 2021
Recorded
June 2021
  • Rating

  •   5 2 Reviews

near Ulutaş, Erzurum (Türkiye)

Viewed 558 times, downloaded 5 times

Trail photos

Photo ofBuzul Çağının Mirası Photo ofBuzul Çağının Mirası Photo ofBuzul Çağının Mirası

Itinerary description

Uyarı: Bu güzergahı hiking olarak planlamıştım lakin hem aksiyon esnasında planlanan rotada değişiklik yaptığım için hem mevsimden ötürü dik kar kürtüklerinden dağcılık tekniği ve ekipman gerektiren iniş yaptığım için hem de birden çok zirveden geçtiğim için "alpinizm" olarak sınıflandırmak daha doğru göründü. Ağustos ayı olsaydı ve kar kürtüğünden krampon gerektiren dik iniş olmasaydı güzergahı "doğa yürüyüşü" olarak sınıflandırır ve zorluk derecesine orta derdim.

Güzergahın geçtiği ana bölgeler:

Aksu Yaylası
Koltuğun Düzü
Aksu Gölleri
Aşıt 3393m (Çapans Dağı)
Sarpinovit Aşıtı
Çifte Göller (Kızılkayak)
Dört Göller
Çengovit (Yedigöller)
Leş Tepe Zirve
Küçük Ovit
Aksu Yaylası

Çifte Göller'in kuzeyindeki aşıttan görünen Sefkar Göllerini de sayarsak bu güzergah üzerinde toplamda 18 buzul gölü görülebilir.

Yürüyüşten 14 dakikalık bir kesiti Youtube'da yayınladım, "Buzul Çağının Mirası" adıyla izlenebilir.

•••

İkizdere’den muhtemel ayrılığımdan önce son demleri yaşadığım şu günlerde, aklımda sürekli yürüyebileceğim yeni güzergâhlar, yürümek isteyip de bir türlü gidemediğim mekânlar vardı. Bunlardan biri de tabi ki Yedigöller bölgesiydi. İkizdere’nin dağını, taşını; ormanını, yaylasını adım adım gezmiş birinin bu kadar popüler bir yere henüz gitmemiş olması şaşılacak bir durum gibi gözükebilir. 7 yıldır İkizdere’deyim ve o muhteşem Yedigöller bölgesine bir kere bile gitmedim (Aslında İspir sınırlarındaydı ama İkizdere sayılırdı).

- Ne malum o zaman muhteşem olduğu?

- Fotoğraflarını görüyoruz, gidenlerden işitiyoruz doğal olarak!

Aşırı derecede popüler, uğrak bir yerdi burası. Çok yakınına kadar araç yolu gidiyordu. Belki bu kadar bilinir olması beni kendine çekememişti bir türlü. Ama İkizdere’den ayrılmadan oraya gitmeliydim mutlaka. Tabi kendi belirleyeceğim özgün, Bayramca bir güzergâh üzerinden olacaktı bu. İşte son günlerde bu alternatif güzergâhları oluşturmuş ve kenara kaydedip uygun hava koşullarını bekler olmuştum zira bir günlük bir aksiyon olmayacaktı, en azından öyle istiyordum.

Planladığım kamplı alternatiflerden biri Sarpinovit’ten başlayıp Sefkar Gölleri’nden Dört Göller’e, oradan da Yedigöller’e geçen güzergâhtı. Yedigöller'de bir gece kamp yapıp ertesi sabah klişe “trans” güzergâhı üzerinden Verçenik Kapılı Göller’e geçerek bir gün de orada kalacaktım. 3. günün erken sabahında Kumlu Gölü, Saler Aşıtı ve Saler Gölü’nden geçerek Çermaniman’a inecek oradan da aracımı bıraktığım Serdarlar Mevkii’ne ulaşarak aksiyonu bitirecektim. İki hafta boyunca bu faaliyet için uygun zamanı ve hava koşullarını kovaladım. Bu hafta sonu için hava da zaman da uygundu. Lakin…

Çarşamba günü (dün) Kazbek’e ve Ağrı Dağı’na birlikte tırmandığımız Trabzonlu dağcı arkadaşım mesaj attı. “Usta bu hafta sonu dağa gelir misin?” dedi.

- Hacı hafta sonu için planım var. Yedigöller ve Kapılı Göller'i kapsayan 2 günlük kamp düşünüyorum. İki haftadır bunu bekliyordum. Hangi dağ?

- Büyük Buzul üzerinden Kaçkar… Ama kesinleştirmedik.

OOO! Büyük Buzul ha! İşte bu her şeyi değiştirir…

- Hacı Büyük Buzul üzerinden Kaçkar olursa gelirim!

- Tamam kardeşim.

- Haber bekliyorum.

Bu mesajlaşmadan sonra hafta sonu Kaçkar tırmanışı kesinleşmişti. (Yazıyı kaleme aldığım şu anda iptal mesajını aldım maalesef) Benim plan haliyle suya düştü. Ama Yedigöller’i ertelemek istemiyordum artık. Hazır havalar güzel vakitler de nispeten boşken o bölgenin altını üstüne getirmeliydim.

Daha önceden Yedigöller bölgesinden geçen günü birlik yürüyüş güzergâhı taslakları çıkarmış, kaydetmiştim. Onları taramaya başladım zira perşembe günüm akşam 18.30’a kadar boştu. Hımm bir bakalım: Sarpinovit Vadisi’nden Sefkar Gölleri’ne oradan aşıt aşarak Çifte Göller’e oradan da Yedigöller’e... Dönüş Çitrik ve Şeytan Gölleri’nden geçerek Kuruyatak Vadisi üzerinden olacak. Gayet uzun, bacağa gelir bir güzergah! Dursun bakalım. Diğeri bir iki gün önce oluşturduğum bir diğer alternatif güzergahtı. Ovit Tüneli’nin İspir çıkışına çok yakın bir yayla olan Aksu Yaylası’ndan başlıyor, yaylanın yanındaki Aksu Vadisi’nden geçerek Koltuğun Düzü mevkiindeki Aksu Gölleri’ne ulaşıyor. Oradan da aşıtlardan uygun olanını aşarak Yedigöller’e geçiyordu. Yedigöllerden dönüş Küçük Ovit üzerinden olacaktı. Evet, bu ikisinden biri olacak deyip düşünmeye başladım. İlkinde karar kıldım. Sarpinovit’ten gideceğim! Akşamdan her şeyi hazırladım. Ekmek arası domates, peynir ve salatalığı; haşlanmış yumurtaları, kahveyi vs… Her şeyi tamam ettim. Sabah 04.00’te kalkıp vuracaktım dağlara…

Ama yatmadan önce hava durumunu kontrol ettiğimde güncellenmiş olduğunu gördüm. Normalde yakın günler hep açıktı ama şimdi aniden değişmişti! Perşembe, evet sadece lanet olası perşembe, yağmur gösteriyordu. Diğer günler kabak gibi açık ama perşembe kapalıydı! “İnanılmaz!” dedim içimden “Gerçekten inanılmaz! Beni buldun anasını satıyım! Ne yapsak!” Çok yağış olmayacak ama hava büyük ihtimalle kapalı olacaktı zira yakınlarda bulunan Verçenik ve Tatos Dağları için de aynı az yağış durumu söz konusuydu ki bu durum aksiyonu piç edebilirdi. Siste yürümek istemiyordum. Ben de yatmadan hemen önce ani bir karar değişikliğiyle Aksu Yaylası’ndan başlayan güzergahta karar kıldım. Çünkü orası İspir sayılırdı ve İspir için havanın parçalı bulutlu olacağı öngörülüyordu.

Sabah 04.40’ta kalkıp ilk iş pencereden baktım. “Abov!” Dünki havayla alakası yoktu. Dağlar kapalıydı hatta yağmur yağıyordu! Öyle az buz da değildi! “Neyse,” dedim, “Hava tünelden sonra açacaktır!” Akşamdan hazır olan nevaleyi ve fakirin ekmeği olan umudu sırtlanıp vurdum yola. Çamlık’a yaklaştığımda kuzey tarafındaki bulutların yavaş yavaş pembeleştiğini fark ettim! Biraz daha ilerleyince yağmur kesildi! Biraz daha… “İşte bu ya! İşte bu!!!” İspir tarafı açıktı. Dağ yolundan gitmeyip tünele girdim. Hem vakitten hem de mazottan kazanacaktım. Bu tünele de ilk girişim olacaktı. “Dönerken dağdan dönerim!” dedim. Tüneli hızlıca geçtim. Çıkıştan çıkar çıkmaz sağdan tekrar Ovit yoluna saptım. Dağ yolu’nda bir iki kilometre ilerledikten sonra aracımı sol taraftaki uygun bir boşlukta bıraktım.

Hava gerçekten serindi. Çantadan poları çıkarıp sırtıma geçirdim. En azından ısınana veya Güneş’i yakalayana kadar bu şekilde yürümek daha sağlıklı olacaktı. Açıkta kalan ellerim buz keserken asfaltta ilerlemeye başladım. Çok yürümemiştim ki vadi başlangıcına az kala evlerin arasından yukarı doğru çıkan yol benzeri bir güzergâhı fatk ettim. Uydu haritasından da belli olduğu için buradan yürüyüşe başlamayı bir önceki gün planlamıştım. Öyle de yaptım. Vadinin sağ tarafındaki yamaçlardan yukarı doğru ilerleyen keçi sürüsü gözüme çarptı bir an. Sabah sabah Sivaslılarla uğraşmaya hiç niyetim olmadığından onlarla kesişmeyecek şekilde tırmanmaya devam ettim taşlı ve laçka yol bozuntusunu…

Bu aslında yol değildi. Bir yönüyle de yoldu ama insan için değil su içindi. Suyu yerleşkeye yönlendirip hayvanları sulamak için kullanıldığı belliydi zira az da olsa su akıyordu üzerinden. Uydudan bölgeyi incelerken de patika sandığım bu yolun izlediği güzergahı garipsemiştim açıkçası, o zaman da “Su yolu mu acaba?” diye düşünmüştüm. Güzergah zaten belli olduğundan çok da önem vermeyerek canımın ve ayaklarımın çektiği gibi rotaya tabanları vurmaya devam ettim. Taban demişken, ayağımdaki botlar yeniydi. Merrell marka yumuşak ayakkabılar iki senelik çilenin ardından pes edip yırtılmaya başlamışlardı. Nice uzun yürüyüşlerde ayaklarımın kahrını çeken bu rahat ama nazik ayakkabılarla böyle bir rotayı yürümeye kalkmak riskli olurdu. Özellikle gevşek çarşaklı ve dik aşıtlardan inerken ayakkabı daha kötü bir şekilde yırtılarak, beni zor durumda bırakabilirdi. Başıma gelmemiş iş değildi. Sert tabanlı dağ ayakkabılarını ise böyle uzun etkinliklerde kullanmak ayakları, bilekleri ve dizleri mahvedeceğinden orta segment, tabanı ne sert ne yumuşak bir bot artık şarttı. Ben de bir tane satın almıştım.

Bu yeni tabanları da rotada denemiş olacaktım. An itibariyle yürüdüğüm yere kadar gayet rahatlardı. Tabanları çok sert olmadığından acıya yürüyüşün ilerleyen safhalarında sebep olacak gibi de durmuyorlardı. Günün kaybolan serinliğiyle birlikte yavaş yavaş buharlaşmaya durmuş çiğ tanelerinin ayakkabı üzerinde birikmesi de sorun olmuşa benzemiyordu, kuruydu ayaklarım. “Bakalım günün sonunda nasıl bir performans gösterecekler?” diyerek küçük dereye zıt yönde vadi boyunca yükselmeye devam ettim.

Yükseldikçe yabanın sesleri artmaya başlamıştı. Urkeklik sesleri dağ tarafından duyuluyordu. Tiz ve silikti ama bu kuşun epik sesi bu kulaklardan asla kaçamazdı. En sevdiğim melodiydi bu benim. Kuşun sesleri vadi boyunca yankılanarak yiterken önceden kabataslak çizdiğim güzergahtan ayrılıp derenin sol tarafından devam ettim yürümeye. Vadinin sonuna yaklaştıkça eğim artıyordu. Derken dağların serin kuytuluğundan çıkıp günışığının davetkar bağrına sokuldum usulca. Poları da sırtımdan çıkarıp çantaya koydum ve önümdeki vadi basamağını tırmandım. Aksu göllerinin ilkine ulaşmıştım artık. Göl günün ilk ışıklarıyla ısınırken sessiz ve kıpırtısızdı. Göğün ve karlı dağların aksi titreşimsiz göl yüzeyinde yansıyordu. Urkekliklerin epik melodileri daha canlıydı şimdi. Önümde belli belirsiz ilerleyen patikayla birlikte yükselmeye devam ederken bir yandan da hangi aşıttan aşacağımı kestirmeye çalışıyordum. Haritada bakarken iş kolay görünürdü ama dağlar kanlı canlı karşıdayken akşamki kolaylık yerini endişeye bırakıyordu. Ne de olsa rota elle değil ayakla çizilirdi!

İster iki boyutlu olsun ister üç boyutlu hiçbir harita topoğrafya hakkında tam bir fikir veremez. İzohipsler testere gibi dizilen sivri kayalıkları tıraşlayıp yuvarlak hesap bir izlenim bırakırlar! Güvenilmezdirler! Üç boyutlu da olsa uydu haritası bile yanıltıcıdır. Uzaydan çekilmiş iki boyutlu fotoğrafların eğilip bükülmesiyle oluşturulmuş sanal topoğrafyaya çok bel bağlamamak gerekir. Bunu içinde bulunduğum o anda kanlı canlı tecrübe ediyordum. Bir kez daha!

Çifte Göller’e geçmek için aşmayı planladığım aşıtlar bulunduğum noktadan aşırı dik ve kayalık görünüyorlardı ayrıca yer yer kürtükle kaplıydılar. Kürtük mü? Eyvah…

Endişelendiğim kürtük değil ayakkabılardı o anda. Kramponlarımı ne olur ne olmaz diye yanıma almıştım, onda sorun yoktu. Ama ayakkabıların krampon uyumlu olmadıklarını hesaba katmamıştım. İlle uyumlu olmalarına gerek yoktu gerçi, biraz idare etsin yetedi. “Neyse, inşallah ihtiyaç kalmaz da sıkıntısız bir şekilde aşar geçerim aşıtları.” diye umdum.

Uzaktan aşıtları kesmeye devam ederek ilerledim gölün yanından. Sol tarafımda yükselen dağların arasında pürüzsüz ve kolay geçişe imkân tanıyan aşıtlar vardı. Bunlar Çapans Dağları’nın arasından Kalçarak Vadisi’ne geçmek için kullanılan aşıtlardı. Benim geçmeyi planladığım aşıtlara nazaran çok daha kolay bir geçiş vaat ediyorlardı. Gözlerim bir kuzeyde sert sert bakan aşıtlara gidiyor, bir güneydeki halim tavırlı aşıtlara çekiliyordu. Bir an düşündüm: “Acaba bu aşıtlardan aşsam Kalçarak Vadisi’ne, oradan tekrar aşıt aşarak Sefkar Gölleri’ne geçsem. Oradan da tekrar aşıt aşarak Çifte Göller’e insem nasıl olur?” Aslında mantıklı bir fikirdi. Hem uğrayacağım buzul gölü sayısı da katlanmış olurdu. Ama bu coğrafyada dağların güney yüzlerindeki yumuşaklığa aldanmamak gerekir. Genellikle dağların kuzey tarafları çok sertken güney yamaçları dümdüzdür burada. Kaçkarların merkez doruğu bile Yusufeli tarafından kolayca çıkış vaat ederken Kuzey rotasından el ayak ile tırmandırır. Hem geçen sonbaharda gerçekleştirdiğim Kalçarak-Sefkar-Çermaniman yürüyüşünden aklımda kaldığı üzere şimdi güneylerine baktığım dağların kuzey yamaçları geçit vermez duvarlar gibiydiler. Aralarda elbet geçişe müsaade eden aşıtlar vardı ama durumlarını tam olarak bilmediğim için riske girmek istemedim ve göllere alçalmadan hafifçe kuzeye kırarak dağ yamaçlarındaki çarşak bölgelerden yükselmeye devam ettim.

Aşmaya niyet ettiğim aşıttan vazgeçtim o an. Kuzeydoğumda haşince yükselen zirvenin batı yamacı nispeten yeşil görünüyordu. Her ne kadar dik olsa da zemini kaplayan örtücü bitkiler ayakkabıların kaymasını engelleyip güvenli bir tırmanışa izin vereceğe benziyordu. Ben de oraya doğru tırmanmaya devam ettim. Haritadan baktığımda çıkmayı planladığım aşıt hemen zirvenin yanındaydı. Ve biliyordum ki uzaktan geçit vermez görünen dağlar yaklaştıkça alçalır, tevazuyla yollarını gösterirlerdi. Haritalara sonuna kadar güvenemezdik evet, ama dağların haşin duruşları da uzaktan yanıltıcı olabilirdi. Bu da deneyimle sabitti.

Keskin kayalardan oluşan tehlikeli çarşakta dikkatle ilerlerken Aksu Gölleri’nin ikincisi batı tarafımda, altta gösterdi kendi. Gözlerimi biraz daha yukarı kaldırdığımda karşıdaki zirvenin hemen altındaki üçüncü gölü de görebildim. Aynı kotta durmuyorlardı. Döner bir merdivenin basamakları gibi aşağıdan yukarıya doğru sıralanmışlardı. Çarşak üzerinde karşılaştığım irili ufaklı kürtükleri de dikkatle geçtikten sonra uzaktan yeşil görünen bölgeye geldim. Bunlar hiç de kısa olmayan sert ot kümeleriydi. Güvensiz, oynak ve jiletten hallice kayalardan sonra bu sağlam zemin rahatlamıştı beni. Ama bu sefer eğim zorlayacaktı. Gerçekten dik bir bölgeydi. Aşağıdan, göllerin görüş alanıma henüz girdiği yerden baktığımda geçişi zor görünen aşıtlar şu an bulunduğum noktadan daha aşağıdaydılar ve hiç de zor görünmüyorlardı! Ama bunlar Çifte Göller’e değil, doğrudan Yedigöller bölgesine geçiyorlardı. Bense Dört Göller’e inip oradan Yedigöller’e geçecektim. Dolayısıyla iki seçeneğim vardı. Önceden aşmayı planladığım aşıt karşımdaydı. Kırık testere dişleri gibi ince ve dik kayalarla kaplıydı. Bunların arasından geçişe imkân veriyordu elbet ama arkasının ne vaat ettiği muammaydı. Ben de değiştirdiğim kararıma uyup doğu tarafımda yükselen zirveye doğru tırmanmaya devam ettim, beni bekleyen tekinsizlikten habersiz bir şekilde…

Dik tırmanış bitmiş, kuzey ve güney taraflarında dikilen sarp kayalıkların arasından güç bela geçit veren dar aşıta gelmiştim. Evet, bu aşıt tahmin ettiğim gibi doğrudan Çifte Göller vadisine geçit sağlıyordu, ama… Büyük bir AMA! O kadar kuytu bir yerdi ki aşıtın hemen dibinden başlayan kürtük, vadi boyunca epey aşağı iniyordu. Ve başlangıçtan itibaren ilk 50-60 metrelik kısmı korkutucu şekilde dikti! Krampon almamış olsaydım buradan geri inip diğer aşıtla şansımı denemek zorunda kalırdım. Her ne kadar ayakkabılar krampon uyumlu olmasalar da çantadan kramponları çıkarıp denedim. Kramponların bağlarını iyice sıkıp gevşememeleri için gerekli önlemleri de aldıktan sonra aşıtın hemen doğu tarafından başlayıp vadiye hayasızca dalan vurdumduymaz kürtüğe çıktım. Batonlar kürtük üzerinde dayanmaya gelmiyor hemen saplanıyordu. Batonları ters tutarak sivri uçlarını elime aldım ve kalın tutamaklarını kürtüğe koyarak ilerlemeyi denedim: ı ıh! olmadı. "Neyse batonlara çok güvenmeyeceğiz kramponlarla devam… Keşke buz kazmasını alsaydım!” diye esef ettim bir an. Ama olacakla öleceğe çare yoktu, bir şekilde inmeliydim buradan. “Allah’ım ne kadar dik! Kaymak yanmaya eşdeğer burada.”

Kürtükten paralel değil de çapraz şekilde inmeye çalıştım. 20 metre aşağıda kürtüğü yararak yüzeye çıkmış kayalıklar vardı. Sonra tekrar kürtük başlıyordu. Ama en dik kısım kayalığa kadar olan kısımdı. Oraya ulaşmak üzere çapraz bir şekilde inmeye başladım. "Zor aga… Gerçekten tehlikeli."

- Panik mi bu gördüğüm!

- Vay Dersu! Nerede kaldın? Tam da yerinde geldin. Sence ne panik mi?

- Bilmiyorum, ama hiç de rahat olmadığını söyleyebilirim. Geri dönmek istiyor gibisin.

- Olabilir. Yani, dönebilirim. Aşırı derecede dik. Krampon bile güven vermiyor.

- Panik halinde değilsin ama sakin de değilsin şu an. Birlikte bir risk analizi yapalım ha! Sonuçta aklın yolu bir…

- Evet haklısın. Tereddüt etmek tehlikelidir. Tereddüte kapılmamalıyım. Ya tamam ya devam… Şimdi kaymam durumunda batonların beni durdurması zor. Bu noktada batonlar yokmuş farz edebilirim. En azından şu en dik kısımda. Kramponların ise kayma ihtimali düşük. Kürtüğe iyi saplarsam kaymam. Sivrikaya’da ayaklarımda krampon da yoktu. Ama elimdeki batonlarla basacak yerler açmıştım kendime kürtük üzerinde ve geçmiştim. Tabi bu kürtük daha dik ve tehlikeli. Ama ayağımda krampon var. Tamam, kramponları iki üç kere saplayacağım yere ve her adımda sağlam basacağım. Başlıyorum.

- Tamam, dikkatli ol.

- Ooo! Bu kar yumuşak! Böyle olmaması gerekirdi. Sanırım altı kayalık ve boşluklar var. Batonları soktuğumda kolayca iniyor aşağı, herhangi bir direnç hissetmiyorum. İşte bu tehlikeli. Hoooop! (sağ bacağım komple gömüldü kürtüğe). İşte dediğim gibi, altı boş! (Dikkatli bir şekilde kendimi o tehlikeli pozisyondan kurtardım). Tamam ayakları fazla vurmamak gerek. İki kere yeter.

- Katılıyorum, aynen devam et dostum.

Kramponlu botlarla kürtüğe vura vura basacak nispeten sağlam zemin elde ediyordum. Ve yavaş da olsa inebiliyordum. Bu şekilde aşağıda baş vermiş küçük kayalığa ulaştım. Kramponlarla kayalıkta ilerlemek de tehlikeli; takılabilir, dengeyi bozabilir. Pür dikkat, her adımı on kere düşünerek kayalıklardan indim ve tekrar kürtükteydim. Hala dikti, aşağıda kürtüğün bittiği ve kayalıkların başladığı yer görülüyordu. Yarısına kadar aynı dikkati sürdürerek inmem gerekiyordu. Gerisi güvenli olacaktı. Bu noktada Fransız stili denen, kazmayla iniş tekniğine geçtim. Bu üzerinde bulunduğum en tehlikeli kürtük değildi. Altıparmak kuzey rotası inişinde üzerinde bulunduğum kürtük çok daha dik çok çok daha uzundu! Ama orada üç kişiydik ve kazma da vardı elimizde. Ayrıca kramponlarla uyumlu ayakkabılar da cabası. Burada ise tek başımaydım ve ekipmanlarım tam olarak doğru değildi! Neyse, yüzümü kürtüğe döndüm. Batonları sonuna kadar kıstım. Önce ayaklarımı sonra batonları saplayarak inmeliydim.

Kramponların ucundaki iki uzun metal dişi, önce sağ sonra olacak şeklinde kürtüğe saplayarak güvenli bölgeye kadar indim. Sonra tekrar normal duruşa geçip kürtük inişini tamamladım. Bu noktada kramponları çıkarıp çantaya yerleştirdim ve kayalardan atlaya zıplaya inmeye devam ettim.

Kürtükler bitmemişti ama eğim az olduğundan üzerlerinde yürümek güvenliydi. Güney tarafımda, vadinin aşağısında Çifte Göller görünmeye başlamıştı artık. İlk kez gördüğüm ve çok merak ettiğim bu muhteşem göllerle kavuşacaktık biraz sonra ama kuzeydoğu tarafımdaki aşıta çıkacaktım önce. Bu aşıt Sefkar Gölleri’nin hemen güneyinden yükselen iki aşıttan biriydi. Sarpinovit’ten Yedigöller’e planladığım rotalar hep bu aşıttan geçiyorlardı. Bulunduğum yerden bakınca gayet güvenli halim selim bir durumu vardı. Doğrudan Çifte Göller’e bağlanıyordu. Üzerine çıkıp Sefkar Gölleri’ne bir de buradan bakmayı diledim. Ve oraya doğru yönümü değiştirdim.

Kuzey tarafımdaki dağların arkasından aşmaya çalışan duman dikkatimi yeni çekmemişti. Yazmadım ama rotaya başladıktan bir saat sonra, Aksu Gölleri’ne henüz ulaşmışken İkizdere tarafından yükselen dumanın dağları aşıp bulunduğum tarafa geçmeye çalıştıklarını fark etmiş hatta umarım geçemezler diye ummuştum. Şimdi ise duman daha da yoğunlaşmıştı. Ayrıca gökyüzü İspir tarafında da büyük parçalı pamuk bulutlarla kaplanmıştı. Aşıta ulaştığımda Sefkar Gölleri’ni duman içinde görmem işten bile değildi. Öğrenmem uzun sürmedi. Çok zahmetli olmayan eğimi zahmetsizce aştıktan sonra aşıta ulaştım. Bulut tabakasının altındaki Sefkar Gölleri’ni ve Sarpinovit Vadisi’ni görebiliyordum şimdi. Daha açık bir görüş için üzerinde bulunduğum aşıtın doğu tarafında yükselen kayalık zirveye tırmandım. Zirveye çıktığımda bulut tabakası da yoğunlaşmış, Sefkarlar puslu bir tülün arkasında silinmeye başlamıştı. Ben de vurdum zirveden aşağı, vadide gözlere şenlik bir vaziyette ard arda duran Çifte Göller’e inmeye başladım.

Dağların arkası ne kadar kapalıysa önü de o kadar açıktı. Evet, gökyüzü kocaman bulut parçalarıyla doluydu ama tekinsiz bir görüntü sergilemiyorlardı. Bizim yaylada bu tür bulutlara “Pamuk Dayi” derler. Eğer gökyüzünde bunlar varsa yağmur veya duman olmayacak denir. Ufukta yağış veya sis görünmüyordu yani. Manzara gerçekten harikaydı! Güneşle köşe kapmaca oynayan bulutların vadi tabanına vuran oynak gölgeleri, göllerin çivit mavisinin bir matlaşıp bir parlamasına sebep oluyordu. Son demlerini yaşayan kış artığı kar birikintileriyle alacalanmış kayalık zirveler vadiyi sıkıştırıyor ve aradaki dar alanda kendilerine güç bela yer bulmuş ince uzun iki göl birbiri ardınca sıralanıyordu! “Ah bir fotoğrafım olsa burada.” diye geçirdim içimden. Yalnız gezmenin en büyük handikapı buydu benim için. Fotoğraf makinesi bozuk olduğundan telefona minnet eder olmuştum, onu da sabitleyip düzgün bir kadraj elde etmek çok zahmetliydi ama yine de denedim. Şapkamı, taşları ve çantayı kullanarak telefonu sabitledikten sonra bir şekilde işe yarar bir fotoğraf elde ettim ve ardından göllerin kıyısına indim.

Tatlı şıpırtılar ile körpe yeşil çayırlarla kaplı toprağa bir vurup bir çekilen berrak su, sığ kıyı boyunca minik taşların üzerinde pırıldıyordu; gölün ortalarına doğru derinleştikçe turkuazdan boğuk yeşile renk değiştiriyordu. İki gölün ortasındaki doğal köprüye ulaşmıştım şimdi. Ama burada karşılaştığı manzarayla moralim bozuldu. Silahla ateş edilerek delinmiş bir piknik tüpüydü enerjimi düşüren. Arkasında bir tane daha vardı! “Allah belanızı versin!” diye sesli bir şekilde söylenip oradan uzaklaştım. Karşımda yükselen kayalık yamacı tırmanacaktım şimdi. Normalde vadi boyunca iner sonra batıya doğru yükselen ve Yedigöller’e ulaşan vadiye sapıp tekrar yükselerek devam ederler bu rotada. Ama benim öyle bir niyetim yoktu. Hem yol uzayacak hem de inip tekrar çıkmam gerekecekti ki rotanın o kısmında görülmeye değer herhangi bir şey bulunmuyordu. Boşa eziyetti yani! Bense bu dik yamacı tırmanıp alışılmış güzergâhı bypass edecektim.

Göllerin hemen batısında yükselen zirvelerin arasındaki kayalık ve dik yamacın yarısına ulaşmıştım ki kahvaltı aklıma düştü. Aslında Yedigöller’in batısında yükselen zirvede yapacaktım kahvaltıyı ama karnım acıktığı için erkene almak istedim. Hem orası için yulaf tatlısı vardı, orada onu gömerdim. Ani bir kararla durup nevaleyi çıkardım ve yemeyi hiç etmeye başladım. Bir yandan etrafı seyrediyor bir yandan düşünüyordum. Bu kadar küçük bir coğrafyada ne kadar muhteşem bölgeler vardı! Binlerce yıllık buzul aşındırmasının sonucunda ortaya çıkmış ve nadide cevherler gibi saçılmışlardı Kaçkarların etrafına.

Kahvaltı ameliyesini tamam edip coğrafyanın güzelliğine dair daldığım düşüncelerden sıyrılarak toparlandım ve dik yamacın kalan yarısını bir hamlede tırmanıp nispeten düz bir bölgeye geldim. Etrafta parça parça kürtükler vardı. Dört bir yanım kayalık doruklarla çevriliydi! İnsanda garip hisler uyandıran mistik bir bölgeydi. Sanki başka bir dünyaya aitmiş gibi... Prometheus'un zincirlendiği dağlardı sanki bunlar. Biraz daha dinlesem kartal ciğerlerini parçalarken attığı çığlıkları duyacakmışım gibi hissettim. Neyse, düzlüğü biraz daha katedip tam önümde biten bir kürtüğe geldim. Kürtüğün altında derin mavi renkli yuvarlak bir göl çıktı karşıma! Etrafını çevreleyen kayaların içindeki çanağa yerleşmişti. Gölden kuzeye doğru baktığımda art arda sıralanan, ufka doğru uzaklaştıkça puslanarak maviye çalan dağlar görünüyordu. Muhteşem bir manzaraydı! Gördüğüm en güzel göl manzaralarından biriydi. Fotoğraf makinesinin yanımda olmamasına kahroldum desem yeridir! Telefonla yapabildiğim kadar iyi fotoğraflar çekmeye çalıştım. Gölün görselliğine doyamıyordum bir türlü. Bu göl Yedigöller’in kuzeyinde konumlanan Dört Göller adlı göl grubunun en büyüğüydü. Gölü bir hayli izledikten sonra yanına inmeyip kuzeye doğru kayalık ve yer yer kürtüklerin olduğu bölgede yavaşça ilerlemeye devam ettim. Yol üzerinde iri bir bozayının bıraktığı şüphe götürmez bir bok kümesi gördüğümü de söylemeden geçmeyeyim. Bu bölgede Çifte Göller’in diğer küçük üyelerine de uğrayarak Yedigöller bölgesine giriş yaptım.
...

Metnin tamamı için: daglarisevenadam.blogspot.com

Waypoints

PictographWaypoint Altitude 8,020 ft
Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographIntersection Altitude 7,944 ft
Photo ofKavşak

Kavşak

PictographPhoto Altitude 8,164 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 8,399 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 8,618 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 9,209 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 9,285 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 9,177 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 9,785 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 9,985 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 10,072 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,154 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,196 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,291 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,454 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,459 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,618 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographMountain pass Altitude 10,936 ft
Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographPhoto Altitude 11,022 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 11,133 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,989 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,738 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,602 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,557 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographMountain pass Altitude 10,544 ft
Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographSummit Altitude 10,546 ft
Photo ofZirve Photo ofZirve Photo ofZirve

Zirve

PictographPhoto Altitude 10,205 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,116 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 9,993 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 9,494 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 9,618 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 9,881 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographMountain pass Altitude 9,941 ft
Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographMountain pass Altitude 10,024 ft
Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographWaypoint Altitude 10,200 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographMountain pass Altitude 10,401 ft
Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographPhoto Altitude 10,357 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 10,415 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographMountain pass Altitude 10,552 ft
Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographWaypoint Altitude 9,894 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 9,725 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 9,943 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 9,935 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 9,773 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographPhoto Altitude 9,801 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 10,235 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographSummit Altitude 10,741 ft
Photo ofZirve Photo ofZirve Photo ofZirve

Zirve

PictographPhoto Altitude 10,703 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographSummit Altitude 10,114 ft
Photo ofZirve Photo ofZirve Photo ofZirve

Zirve

PictographWaypoint Altitude 10,031 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

Comments  (8)

  • Photo of sccetin
    sccetin Jun 19, 2021

    Sadece 27 kilometrede görülen sınırsız nefes kesici manzara. Burası nasıl bir cennet... Ve neyse ki yol geçiremezler, umarım.

  • Photo of bayram kus
    bayram kus Jun 19, 2021

    @sccetin Gerçekten nefes kesici evet! Yol konusuna gelince hiç şaşırmam! Rant için dağ bile traşlarlar!

  • Photo of Sedat Sakat
    Sedat Sakat Jul 22, 2021

    Tebrikler kardeşim mükemmel bir iş çıkarmıssın. Bende senden yaklaşık 1 ay önce aksu göllerine ve ordan sefkar dörtgöller bölgesine çıkan aşıta kadar çıktım. Bazı bölgelerde belime kadar karda yürüdüm. Aynı aşıta çıkmışız ordan verçenikde gözüküyor. 2. ve 3. Göller tamamen 1.göl tama yakın buzdu. Rotanı ve gücünü alkışlıyorum👏👏👏

  • Photo of bayram kus
    bayram kus Jul 22, 2021

    @mssakat Eyvallah.

  • Photo of Sedat Sakat
    Sedat Sakat Jul 22, 2021

    Birşey soracaktım bu rotada merrell marka yumuşak bir bot kullandım demişsiniz. Kayalık ve çarşak bir bölge orası acaba botta özellikle tabanında hasar oluştumu? Benim geçen yıl çok kötü bir merrell deneyimim olduda. Sizde herhangi bir sıkıntı olmadıysa tam olarak model bilgisi alabilirmiyim?

  • Photo of bayram kus
    bayram kus Jul 22, 2021

    @mssakat Bu rotada Merrell giymedim. Yeni aldığım AKU Tribute II marka klasik trekking botlarını ilk kez kullandım. Bu botlar daha ilk kullanımda tabandan açılma yaptı. Geri gönderdim servis sürecinde şu an. Merrell botlarım ise (ayakkabı demek daha doğru aslında) benim yürüyüş tarzıma uygun olmadığından 1,5 senede haşat oldular. Eğer sadece yolda veya şehirde kış koşullarında kullanmak için alınacaksa uygun bir tercih olabilirler. Bendeki model Merrell Alverstone Mid GTX idi. Çok rahatlar ama kesinlikle Doğu Karadeniz'e uygun değiller. Ben günlük kullanım için almıştım ama dağda da kullandım arada bu bile yetti parçalanmalarına.

  • Photo of Sedat Sakat
    Sedat Sakat Jul 22, 2021

    Çok teşekkür ederim bendede aku superalp var sert sayılabilecek bir bot ayrıca asolo artric var ama bir türlü süper rahat olan fakat jilet kayalık ve çarşak bölgede kullanabileceğim bir bot bulamadım. 😕😕

  • Photo of bayram kus
    bayram kus Jul 22, 2021

    @mssakat Bulamamanız normal. Öyle bir bot yok çünkü. Şimdiki teknolojiyle bu kadar, bir şeylerden taviz verilmek zorunda. Nanoteknolojinin seviye atladığı gelecek yıllarda moleküler yapısını değiştirip her şarta adapte olabilen süper ayakkabılar yapılabilirse belki o zaman aradığınıza kavuşursunuz :)

You can or this trail