Activity

Amlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat

Download

Trail photos

Photo ofAmlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat Photo ofAmlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat Photo ofAmlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat

Author

Trail stats

Distance
33.44 mi
Elevation gain
9,413 ft
Technical difficulty
Difficult
Elevation loss
9,413 ft
Max elevation
9,023 ft
TrailRank 
57
Min elevation
2,252 ft
Trail type
Loop
Moving time
5 hours 14 minutes
Time
6 hours 21 minutes
Coordinates
6108
Uploaded
August 23, 2023
Recorded
August 2023
Share

near Şenköy, Rize (Türkiye)

Viewed 51 times, downloaded 5 times

Trail photos

Photo ofAmlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat Photo ofAmlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat Photo ofAmlakit - Palovit - Trovit - Nafkar - Elevit - Çat

Itinerary description

Uyarı: Rota tersten de takip edilebilir. Elevit tarafı çıkış için tercih edilirse uzun sürmekle birlikte ortalama eğim Amlakit tarafına göre biraz daha azdır. Ama özellikle Elevit-Trovit arası çok sık kullanıldığından yol aşırı taşlık ve gevşek bir zemine sahiptir. Ayrıca Amlakit tarafı ıssız bir güzergah vaad ettiğinden inişte yabanı uyarmak önemli bir meseledir. Zira inişte yol üzerinde domuz, ayı vs. yabanla karşılaşılması çıkışta karşılaşmaya nazaran daha tehlikeli olacaktır. Ayrıca Amlakit tarafında -yaylanın yakınlarındaki dik yokuş hariç- yol çoğunlukla toprak olsa da aşıta kadar daha stabildir, gevşek zemin yaygın değildir. Tavsiyem kısaca şu: Amlakit tarafından çık, Elevit tarafından in...

•••

Verçenik ve akabinde Doğankaya aksiyonunun ardından bir hafta evde kitaplarla hemhal olduktan sonra yeni bir aksiyonun zamanı gelmişti. Elbette bisikletle olacaktı. Kısa, uzun pek çok sürüşten sonra bisikleti yıkayıp yağlamış, dağlara hazır hale getirmiştim. Tekrar kirlenmesi gerekiyordu. Bu da aklımdaki rüya rotada gerçekleşecekti...

Yıllar önce -sanırım mesleğe başladığım ilk yıl bitmiş yaz tatiline girmiştik- Yalova'daki eniştem Land Rover Discovery marka bir araç almış ve makinenin hakkı Kaçkarlarda verilir diyerek bir gece yarısı ani bir kararla bizi toplayıp Çamlıhemşin'e getirmişti. Yeğeninin işlettiği Ayder İstanbul Pansiyon'da bir hafta kalmış ve Allah'ın her günü araçla dağlarda gezip durmuştuk. Bu günübirlik gezilerin en akılda kalanı Samsun'da aramıza katılıp bizimle birlikte Çamlıhemşin'e gelen Amlakitli Nurettin Abi'nin yönlendirmeleriyle yaptığımız Palovit-Çat rotasıydı. Kaçkarlarda geçen çocukluk anılarını anlatırken bir yandan da bize yol gösteriyordu ama hava maalesef çok müsait değildi. Çattan devam etmiş Elevit, Nafkar, Trovit derken aşıta ulaşmıştık. Aracı yoldan çıkarıp aşırı dik çimenliğe vurmuşlardı. Bir noktada durup araçtan çıkmıştık ama göz gözü görmüyordu sisten. Nurettin Abi bize Trovit manzarasını tasvir etmişti. Belki başka bahara diyerek Palovit'e doğru inişe geçmiştik. Çok iyi hatırlıyorum ben fotoğraf bahanesiyle araçtan inmiş onlara gitmelerini, virajları bypass ederek inip yetişeceğimi söylemiştim. Paldır küldür inmiştim ot kaya karışık ve dik zeminden. Ne coğrafyayı tanıyordum. Ne de yer isimleri benim için bir anlam ifade ediyordu. Kendi yaylamız dışındaki ilk deneyimlerimden biriydi bu.

Hayır konudan çıkmadım, tam ortasındayım. Bugün bisikletle yaptığım rota o gün arabayla yaptığımızın ters istikamette olanıydı ve yıllardır aklımdaydı. Yıllar önce, ilk aldığım bisikletle bu rotayı yapmak üzere yola çıktığımda, Elevit'ten sonra başlayan yağmur yüzünden ve enerjimin bir hayli tükenmesinden dolayı motivasyonum kaybolmuştu. Trovit'i aşmaktan vazgeçmiş ve geri dönmüştüm. Tamamlamak için kısmet bugüneymiş.

Yaklaşık iki hafta önce yine bugün rotaya başladığım noktadan devam edip Kaleköy'e yaptığım deneme aksiyonundan sonra harita üzerinde pek çok dağ bisikleti rotası çıkarmış ve bunları zorluk seviyesine göre sıraya koymuştum. Bisiklet üzerindeki performansımın Trovit rotasına yeteceğine güvenerek sabah 08.50'de bisikleti araca yükleyip vurdum yola. Köyün merkezine geldiğimde aniden pompayı unuttuğumu fark edince geri dönüp aldım ve yola 09.00'da çıkmış oldum. Yol üzerinde gündelik turcuların uğrak mekanları servis araçlarıyla doluydu, etraf insan kaynıyordu. Bu araçların yolu önünde sonunda Palovit Şelalesi'ne düşeceğinden yol üzerinde karşılaşacaktık. Dar yollarda baya bir rahatsızlık çıkaracaklardı.

Derken 09.40'ta Palovit-Çat kavşağına ulaşıp hazırlandım ve 10.00 gibi şelale yolunun ilk dikini pedallamaya başladım. Yola henüz girmiştim ki arkamdan iki tur aracı dıp tıs dıp tıs müzik(!) eşliğinde tozu dumana katarak yaklaştılar. Yol gerçekten dardı. Parke taşlı yol zemininden çıkıp duvarın dibindeki beton kısma girecektim lakin gür dikenli bitkiler izin vermiyordu. Dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam edip dengemi korumaya çalışarak geçmelerini bekledim.

Derin vadinin dik duvarlarına oyulan bu yolun havası çok farklıdır. Derenin ve devasa ağaçların serinliği insanı farklı bir mevsime sokar. Hem manzara hem iklim ferahlatıcıdır. Mor-mavi parke taşlarının üzerinde yaprakların yoğun gölgesi, aradan sızabilen güneş ışığı ile dans ederken bisikleti stabil bir tempoyla enerjimi boşa tüketmeden sürüyordum. Sürekli araçların tacizine maruz kalarak şelaleye kadar ulaştım, insan kalabalığını ardımda bıraktım ve artık tek başınalığın keyfini süreceğim uzun yol önümdeydi.

Bu vadiye ilk eniştemlerle girdiğimi söylemiştim. Şelaleyi ilk gördüğüm anı hatırlıyorum da araç durmasına fırsat vermeden atlamıştım yola. Yolun kenarı ahşap direkler ve boz renkte halatlarla oluşturulan çitle korunmuştu. Devasa bir kayanın üzerinde minimalist bir şelale resminin işlendiği yine ahşap oval harika bir tanıtıcı pano vardı. Bu kayaya tırmanmış ve heybetli şelanin görüntüsüne ve kulakları dolduran yüksek sesine vasıl olmuştum. Artık o kaya yerinde yok. Tıraşlayıp beton döktüler ve seyir terası yaptılar. Vadinin ortasına da ucube bir merdiven inşa ettiler. Benim deneyimlediğim yabanilik artık hatıralarda kaldı sadece. Ayrıca yolu yeni açıyorlardı o zaman, iş makinelerinin artığı bıçak gibi keskin kayalar Çat yoluna bağlanacağımız sırada aracın lastiğini yarmış bizi yeni bir maceraya sokmuştu. Daha dün gibi gelen bu anıların üzerinden 11 yıl nasıl da su gibi akıp geçti!..

Neyse, yolun şelaleden sonraki kısmı parke taşı değil betondu, en azından kayda değer bir kısmı öyleydi. Eğim olsa da bisikleti yorulmadan nispeten yüksek bir viteste sürmeye izin veriyordu. Sarsıntının kesilmesi de cabası. Derenin, kuşların ve rüzgarın yapraklardaki uğultusu dışında hiç ses yoktu. Yine anılara dalıp bu yolun eski halini hatırladım. Bir taraf kaya bir taraf ağaç. Öyle ki yapraktan biri mağarayı andıran dar bir yol. Yürümek de araç kullanmak da insana huzur veriyordu. Duvarı tıraşlayıp yolu genişlettiler, ağaçları kestiler, beton döktüler. O huzurlu atmosfer tamamen ölmedi ama eski halinden de eser kalmadı şimdi.

Pedallarken bir yandan bağırıyor, ıslık çalıyor ya da bisikletin cılız sesli zilini tıngırdatıyordum. Hiç araç geçmiyordu, yabanla ani bir karşılaşma yaşamak istemiyordum. Yolu vadinin sol tarafına geçiren ilk köprüden sonra eğim bir miktar artmıştı. Kaya duvarı ve ormanın gölgesinden çıplak güneşin haşin kollarına atılmıştım ayrıca. Bugün yanmak mukadderdi. Ter de gittikçe artıyordu.

Beklediğim kadar zorlanmadan yolun beton kısmını da bitirdim. Ne bir araç geçmişti ne de bir insan görmüştüm. Gittikçe ıssızlaşan, huzurun yanına tedirginliği de ekleyen bir ortam vardı. Heybetli anıt gürgenlerin yanındaki kulübeye ulaştığım da yakındaki çeşmeden sulandım biraz. Kulübenin yanında bir araç vardı ama ortalıkta ses seda yoktu. Çok oyalanmadan devam ettim toprak yoldan. Yol toprak olsa da aslında eskisi gibi değildi. Eski yol vadiye uyarak kıvrım kıvrım ilerliyordu. -Laf arasında eski eski deyip duruyorum da burada patika dışında hiç yolun olmadığı zamanlar vardı. Göremedik, yazık. Görenler yitip gitti- Öyle ki bazı noktalarda yolun dik kayalık kenarından doğrudan yola düşen minik şelaleler vardı. Araçla geçerken açık camdan içeri giriyordu su. Bu güzelliklerin suyunda bisikletle serinlemeyi çok isterdim. Ama kıvrımları bypass edip yolu düzleştirmek için çalışma yapmışlar ve eski yol gümrah bitkilerin altında kalmıştı artık. Anılarımın uyanmasına engel olamıyorum bir türlü neyse devam edelim.

Yükselerek ilerleyen yolun yüksek vadi kenarını terk edip ormana daldığı yerlerde kaygım kendini belli ediyordu. Yolun her iki yanı yolla bir seviyede gür ve karanlık ormandı. Çok tatlı bir ortam aslında ama garip bir şekilde ormandan huzurun yanın tekinsizlik de yayılıyordu. Bir ayıyla ani olacak bir karşılaşma başımı belaya sokabilirdi. Tatos Dağlarının eteğinde ayının üzerime gelirken çıkardığı ses kulaklarımdaydı. Şu an ormanda beni aniden fark edip korkarak üzerime gelen bir ayı olsa ilk ne yapardım diye düşündüm? Bisikletten yavaşça inip yere uzanır bisikletimi de üstüme alırdım. Ya da bisikleti ayıya doğru ittirip kendim geriler ve o şekilde yere uzanırdım. Hiç bir yöntemin garantisi yok tabi. Sadece durumu kurtarmaya çalışmak söz konusu. Orman kuytusunda ilerleyen yolda bu şekilde mutlu ama tedirgin ilerlemeye devam ettim. Derken arkadam Tofaş marka bir araç yaklaştı. Yolcu koltuğundaki orta yaşlı bir adam bana selam verip kolaylıklar diledi ve araç yavaşça uzaklaştı. Bu durum tedirginliğimi biraz dindirdi zira önümdeki yol boyunca aracın sesi yolda olması muhtemel yaban hayvanlarını kaçıracaktı. Daha rahatlamış bir şekilde yokuşları tırmanırken bu kez Amlakit tarafından inen bir offroad aracı geçti yanımdan ve yaban tedirginliği tamamen uçup gitti. Bu iyi midir kötü müdür diye düşünmeye başladım: "Doğayı olduğu gibi, tedirginliği de içindeyken deneyimlemek daha doğru değil mi? Doğrusunu yanlışını bilemem, insanın doğayı olduğu gibi deneyimleme şansı kalmadı artık. Bunu insan kendine yaptı. Bunu istemeye hakkımız yok. Hem araç yolunda altında bisikletle ne doğayı deneyimlemesi, bırak yolu da gir ormana yürü, çıkar ayakkabılarını elbiselerini bütün sefaletinle yürü hem de!. Yaban hayvanlarına bile doğayı dar ettiğin halde sen kendini ne sanı... " Düşünceler bu şekilde zihnime dolarken kesmeden pedallamaya devam ettim.

Yolun viraj aldığı bir noktada kenardaki kayaları oyarak aşağı inen minik bir şelalenin yanında durdum ve ben sulanmaya giderken arkamdan geçen siyah bir Duster korna çalıp selam verdi. Elimi kaldırarak karşılık verdim. İnsanların beni bisikletle görünce ne düşündüklerini anlayabiliyordum. Mesela bu araç takdir etmişti. Bir önceki "Allah'ın meczubu, salak ne işin var bu yollarda bisikletle!" minvalinde bir yargıda bulunmuştu. Bunlar tahmin tabi, böyle düşünmek hoşuma gidiyordu.

Ğazindag yolunun benim yolumla birleştiği noktada çift kabin bir araç yukarıdan inip Amlakit'e doğru devam etti. Bir süre sonra, ilk "Z" virajın başladığı yerde bu aracı park etmiş halde gördüm. Virajı alıp suyla oluk oluk olmuş gevşek zeminli dikliği tırmanmaya başladım. Yol biraz düzelmişti ki karşıdan bir araç daha geldi. Bu da korna çalıp elle selam verdi. "Z" virajı bitirdiğim noktada minibüs tarzı bir araç daha geçti yanımdan. Yayla kalabalık olmalı diye düşündüm. Keçi sürüsünün ve doğal olarak çoban köpeklerinin yol üzerinde yattığı noktaya da yaklaşıyordum ve yalan yok endişe ediyordum. Aslında yürürken Sivaslılar beni çok endişelendirmez, sadece can sıkarlar zira kıyameti koparıp önüme geçmeye çalışır, durdurur yürütmezler. Yoksa ıssız dağlarda, hatta keçi sürülerinin ortasından geçtiğim noktalarda bile hamle edip ısırdıklarını görmedim. Gerilemeyip sağlam durduktan sonra sorun çıkmazdı. Tatos Dağları'nı çepeçevre dolaştığım aksiyonun sabahında fazlası var azı yok 13-14 çoban köpeği etrafımı sarmıştı. O durumu paniklemeden yönetebilmiştim. Ama gel gör ki köyde izbandut bir Sivaslının bisikletin üstündeyken gelip bacağımı ısırmasının üzerinden çok geçmemişti. Hiç ses çıkarmamış, usul usul gelip bacağımın tadına bakmıştı. Bu sefer de bisikletleydim, evden çok uzaktım ve yine uğraşmak istemiyordum. Keşke inen araçlardan birini durdurup yol üzerinde sürü olup olmadığını sorsaydım diye pişmanlık hissettim.

Derken yolun hafif inmeye başladığı bir notkada karşıdan gelen aracı durdurdum. Aracı orta yaşlarda kıvırcık uzun saçlı, babacan bir amca kullanıyordu. Araçta da yöresel Hemşin puşisi bağlamış kadınlar vardı. Parmağımı kaldırıp durmalarını rica ettim. Amca duruca:

- Yukarıda keçi sürüsü, çoban köpeği falan gördünüz mü?

- Yok, hiç bir şey yok rahat rahat gidebilursen.

- Çok teşekkürler sağolun.

- Hayde kolay gelsun.

Kısa vadeli de olsa rahatlamıştım. Kısa vadeli zira sürü ve peşinden köpekle karşılaşmamanın mümkünatı olmaz bu dağlarda. Özellikle Trovit Aşıtı'nın doğu tarafında mutlaka bir sürü yatıyor olacaktı. Neyse oraya çok vardı, şimdi bunu düşünerek yolun keyfini kaçırmak istemiyordum.

İkinci "Z" virajı da aldıktan bir süre sonra Amlakit-Ğazindag patikasının başladığı noktada yol akarsudan geçiyordu. Yazın başında araçla buradan geçerken su hayli yüksekti. Lakin bugün bisikletten inmeye bile gerek kalmadan geçebildim. Keçi sürüsünün yattığı noktaya geldiğimde çoban barınağının virane halde olduğunu görüp rahatladım.

Bu arada Amlakit'in yayla konakları görünmeye başlamıştı. Tepeler yoğun ve koyu bulutların içindeydi. Hava güneşli de olsa serinlemişti. Dinlenceleri kısa tutmam, soğumamam gerekiyordu. Aksi gibi yedek içlik ve tişört almamıştım. Sadece teknik dağcı ceketim yanımdaydı. Bir hal çaresini bulacaktık artık.

Bu noktadan Amlakit'e kadar olan kısımda eğimi bir hayli fazla yokuşlar vardı. Tek sorun eğim değildi bunun yanına yolun üzerindeki yarıklar ve gevşek kayalar da cila oluyordu. Gerçekten zorlayıcı bir durumdu. Bisikletin arka tekeri kanalın yüksek kısmından aşağı kaydığında veya gevşek kayalarda çekişten düşüyor ve durmak zorunda kalıyordum. Dik yokuşta bir kere durunca düşük viteste tekrar kalkmak da ayrı bir müşkül oluyordu. Bir şekilde bu canavar rampaları alt ettim ve Amlakit'in girişindeki ahşap köprüye ulaştım. Burada birkaç çocuk ve yetişkin bir kadın vardı. Kadın gülerek bana bakınca sürmeyi bırakmadan:

- Merhaba!
- Merhaba, ne tarafa?
- Trovit'e aşmayı düşünüyorum. (Biraz düşünüp) Mümkünse tabi!
- Mümkün mümkün! Buraya kadar geldiyseniz oraya da çıkarsınız.
- Umarım!

Gruptan ayrılıp hemen yakında, sol taraftaki puğarda sulanma molası verdim. Yayla bir hayli şenlikti. Biri evinin balkonundan silahla ateş ediyor, uzaktan boğuk boğuk tulum ezgileri işitiliyordu. İnsan sesleri de rüzgarla birlikte bir kabarıp bir sönerek bana kadar geliyordu. Evlerin önüne park etmiş pek çok araba vardı. Bu yayla kadim Vartevor geleneğini sembolik de olsa devam ettiren tek yaylaydı. Bir hafta önce yine Vartevor şenliği burada yapılmıştı. Bu şenlik onun esintisi olacaktı.

Yaylanın içinden geçen kıvrımlı yolun yokuşlarını aheste aheste tükettim, kahve benzeri bir mekanın önünde oturan adamlara selam verdikten sonra yolu derenin karşısına atan köprüden geçtim. Burada iki trekkingci ile karşılaştım. Ellerde baton hacimli çantaları bir o yana bir bu yana devirerek ağır ağır yürüyorlardı. Biri orta yaşlı diğeri genç sayılabilecek insanlardı. Bana bakan gence kolaylıklar dileyip yola devam ettim.

Bir noktada midemin boşluğunu fark ettim. Sabah yediğim özel dürümler etkisini yitirmeye başlamıştı. Yemek işini aşıtta halletmeyi düşünüyordum lakin yemeliydim. Enerji gerekliydi. Ben de yolun dere tarafında uygun bir yerde durup ceketi sırtıma geçirdim ve nevaleden nasiplenmeye başladım. Yürüyüşçüler bana yetiştiler. Yine genç olan yüzüme nedense kötü kötü bakıyordu. Bana mı öyle geldi, yorgunluktan mıdır, yoksa adamın genel ifadesi mi budur anlamadım. "İnsan biraz gülümser ulan ayı!" diye geçirdim içimden. Yaşlı olan hiç bakmıyordu zaten. Ben de sesimi çıkarmadım. Yemek işini halledip ceketi çıkardım ve tekrar vurdum yola. Yürüyüşçüleri tekrar geçtikten sonra rotanın son zorluğu olan aşıtın virajlarına az kalmıştı. Vadinin doğu kenarından yükselen Samista yolu hiç çekici gelmiyordu o anda. Şimdi Trovit'e değil de oraya tırmanmaya gittiğimi düşündüm ve kendi kendime güldüm. Zira zihin nereye odaklanmışsa yol odur. Aniden böyle bir değişikliği zihnim kabul etmemiş ve gülmüştüm. Halbuki zorluk bakımından çok farkları yoktu. Rotanın ters kalması dışında. Orası müstakbel bir aksiyonun konusu olacaktı. Tekrar rotama odaklandım. Enerjimi korumaya çalışarak arada kısa duruşlarla Palovit'in konaklarına eriştim.

Önümde olan virajları gözlüyordum sürekli. Yukarıda keçi sürüsünü arıyordum. Bu sırada son virajı alıp Palovit Yolu'na giren bir kamyonet gördüm. Yanıma ulaşınca parmağımı kaldırıp durdurdum. Araç başta durmadı, şoför başıyla selam verip devam edecekti ki seslendim:

- Bir bakar mısınız? Araç durdu.
- Yukarıda, yol üzerinde keçi sürüsü var mıydı?
Şoför sanırım Suriyeliydi, beni anlamamış olacak ki yanında oturan kadına baktı. Kadın:
- He varidi.
- Çoban köpeği gördünüz mü?
- Peşlerine olur ama..
- Olur tabi olur, tamam sağolun.

Evet yukarıda aksiyon vardı. Buraya kadar gelmişken geri dönmek istemiyordum. Artık bir yolunu bulacaktık. O sürü genelde yolun üzerinde yatıyordu. Geçen sefer köpek görmemiştim ama olmaması mümkün değildi. Hem de böyle yüksek bir bölgede birden fazla olurdu. Tedirgin bir şekilde aşıtın yolunu tırmanmaya başladım. Hava daha serinlemiş bulutlar yaklaşmıştı. Ama aşıt açık görünüyordu. Vadi boyunca güzün alazlı renklerine bürünmeye namzet, sert güneş ile parlayan alpin çayırlarının bulutların gölgesi ile alacalanmasını izlemeye başladım. Seyirlik bir görüntüydü ama yine de diken üstündeydim. Köpekler üstüme gelince bisikletten inecek çok yaklaşmadıkları sürece tepki vermeyecektim. İlk virajı aldım ve yukarıdan çift kabin bir araç daha geldi. Bundan da durumu sormak istiyordum. Parmağımı kaldırıp durdurdum:

- Merhaba, yukarıdaki keçi sürüsünün ardında çoban köpekleri var mıydı?
- Varidi. Ama bişe yapmezle.
- Seninle karşılaşmıştık biz.
- Nerede karşılaşmıştık?
- Hatırlamıyor musun geçen Verçenik'te çay yapmıştın bize.
- Heeee tamam şimdi oldi yüzün kapaliidi, ondan çıkaramadım. Ne edersen boyle, neree gidersen.
- Evet yanmaması için kapatmıştım. Vurdum gidiyorum öyle aşıttan aşağı ineceğim ama o köpekler canımı sıkıyor.
- Yav ayiile boğuşmiş adam çopekten korkar mi?
- Valla ayıyı tercih ederim, bu itoğlu itleri hiç sevmiyorum. Geçen ısırdı biri ondan böyle temkinliyim. Yürürken sıkıntı yok alayı gelsin de bisiklet varken bunlar manyaklaşıyor, ne yapacaklarını kestiremiyorum.
- Bişe yapmezle, çoban oriyadur zaten. Çadirdedur. Hem Çayirduzu'ndendur, hemşerun sayilur.
- Öyle mi, iyi o zaman ya rahatladım.
Araçta birkaç kişi daha vardı. Adam onlara hitaben:

- Bu adam dağcidur ha, Verçeniğun tepesine çikmişidi geçen hafta, ayni yerdeyiduk.

Arkada oturan, başı bandanalı olan esmer adam bisikleti göstererek bana sordu:

- Bu çıkıyor mu buraları ya.
- Çıkarıyoruz öyle işte :)

Şoför:

- Var mi bir ihtiyacun?
- Canının sağlığı abi, selametle.

Araç uzaklaştı. Biraz rahatlamıştım. Çoban oradaymış ve bizim karşı komşu köydenmiş. Sıkıntı olmayacaktı. Umarım!..

Bir viraj daha alınca yukarıdan keçileri gördüm. Virajları bypass edip toz duman aşağı iniyorlardı. Çobanı ve köpekleri de neden sonra gördüm. Köpekler beni fark etti tabi. Yaklaşıyorlardı. Çobana seslendim:

- Köpeklerin bir şey yapmasın.
- Yok yapmazlar, korkma gel. Adama bir şey etmez onlar.
- Geliyorlar bak!

Biri mastif kırması yetişkin, diğeri yavru ama toraman bir Sivaslı bana doğru ses çıkarmadan geliyorlardı. Bisikletten inip yürümeye başladım. Köpekleri geçip çobanın yanında durdum:

- Yüksek irtifanın sert güneşi ile daha da açılmış kızıl-sarı saçlı saf görünüşlü bir adamdı. Derisi ile saçları garip bir şekilde aynı renkte gibiydi:

- Selamün aleyküm, sen Çayırdüzülüymüşsün!

Böyle deyince yüz ifadesi aniden değişti. Nereden bildiğimi anlayamamış konuya böyle girince şaşırmıştı:

- Ben de Dikkayalıyım. Senin oralı olduğunu şimdi inen aracın şoförü söyledi, oradan biliyorum.
- Çimlerdansin?
- Kuslardan. Rahmetli Çele Ahmet var, bilirsin.
- Evet.
- Onun torunuyum ben.
- Haburaya habuniile celdun? Nerdan cideceksun?
- Yukarıdan aşıp öyle ineceğim.
- Bu Palovit'te bizden gelin vardur. Bir ihtiyacın olur, bir şey olur yardımcı olur herkes, yabancı değiliz.
- Eyvallah sağolasın.
- Anam yukaridedur, cit bir yemak ye.
- Sağolasın, vaktim yok pek. İnmem gerek yol uzun.
- Haburiya kadar celdun da yemak yemaden mi cidecesun.
- Yemeğim var sağolasın. Başka köpek var mı yukarıda?
- Boz çopekler vardur ama adama bişe etmezler.
- Bisiklet var ya ondan saldırabiliyorlar.
- Korkma bişe olmaz.
- Eyvallah haydi kolay gelsin.
- Sağolasin uğurlar ola.

Bahsettiği boz köpekler yukarıda görünüyordu ama ilgisizlerdi. Müthiş bir rahatlama hissettim. Aşıta da az kalmıştı. Yavaş ve stabil bir şekilde eğimi azalan yokuşu tırmanırken aşıtın üstünde insanlar gördüm. Bir yandan da yolun altındaki çoban çadırını kolluyordum. Bir kadın bir şeylerle uğraşıyordu. Sanırım çobanın annesiydi. Çadırların üst tarafındaki son viraja gelince eğim daha da azaldı. Aşıtın yanı başımda olduğunun muştusuydu bu. Enerjimin azaldığını kolay kolay hissetmem dağcılıkta, trekkingte vs. Ama bisiklet gerçekten yorucu bir spordu. Şu anda enerjimin azaldığını hissediyordum. Sürmeye devam ettim ve son noktaya ulaştım. Burada araçtan inen ihtiyar bir amcayla karşılaştım:

- Selamün aleyküm.
- Aleyküm selam, nasıl gelebiliyorsun buraya böyle?
- Alışkınım amca.
- Nerelisin?
- Buralıyım.
- Ondan çıkabiliyorsun böyle, Çamlıhemşinli olduğun için.

Gülümseyip aşıtın güney tarafındaki çimenlik sırta giden patikaya yöneldim. Bisikletten inip biraz taşıdım. Güvenli bir noktada tekrar binip aşağıda Troviti de görebileceğim bir noktaya kadar tırmandım. Burada 4-5 kişi vardı. Beni fark etmişlerdi. En üst noktaya geldiğimde genç biri seslendi:

- Helal olsun!
- Eyvallah.

Nereden geliyorsun, nereye gideceksin, kaç saat sürdü, yorulmuyor musun? Minvalinde gelişen bir konuşma oluyordu. Fotoğrafımı çekmelerini rica ettim. Şansıma bir fotoğrafçı vardı aralarında. Telefonu alıp çok güzel bir fotoğrafımı çekti. Ardından özellikle çift olduklarını düşündüğüm iki kişiyle sohbet ettik. Edebiyat, eğitim, bisiklet vs. Genç çocuk Makrevis Köyü'ndenmiş. Benim de buralı olduğumu öğrenince çalıştığım okul, öğrenci profili vs konuştuk. Onlar da kendilerinin fotoğrafını çekmemi istediler. Bu arada manzara güneş ışığı tersten geldiği için biraz puslu da olsa muhteşemdi.

•••

Yazının devamı için: daglarisevenadam.blogspot.com

Waypoints

PictographWaypoint Altitude 2,315 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaypoint Altitude 2,502 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 2,679 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaterfall Altitude 2,711 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 3,045 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographFountain Altitude 3,086 ft
Photo ofZirve

Zirve

PictographTree Altitude 3,260 ft
Photo ofAğaç Photo ofAğaç

Ağaç

PictographWaypoint Altitude 2,731 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographFountain Altitude 4,370 ft
Photo ofÇeşme

Çeşme

PictographWaypoint Altitude 4,577 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaterfall Altitude 4,845 ft
Photo ofŞelale Photo ofŞelale

Şelale

PictographWaypoint Altitude 5,884 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaypoint Altitude 6,443 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 7,058 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaypoint Altitude 7,468 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographIntersection Altitude 7,469 ft
Photo ofKavşak Photo ofKavşak

Kavşak

PictographIntersection Altitude 7,476 ft
Photo ofKavşak Photo ofKavşak Photo ofKavşak

Kavşak

PictographPhoto Altitude 8,924 ft
Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographMountain pass Altitude 9,030 ft
Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi Photo ofDağ geçidi

Dağ geçidi

PictographWaypoint Altitude 8,980 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 8,743 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 8,267 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaypoint Altitude 7,887 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaypoint Altitude 7,929 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographPhoto Altitude 7,646 ft
Photo ofFotoğraf Photo ofFotoğraf

Fotoğraf

PictographWaypoint Altitude 7,074 ft
Photo ofAra nokta Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographWaypoint Altitude 4,736 ft
Photo ofAra nokta

Ara nokta

PictographIntersection Altitude 4,691 ft
Photo ofKavşak

Kavşak

Comments

    You can or this trail