Foundation and İndependence Way 1st Stage Second Day 'Sarıdayı-Bozcaarmut-Güde-Bahçesultan'
near Sarıdayı, Bilecik (Türkiye)
Viewed 22 times, downloaded 0 times
Trail photos
Itinerary description
Foundation and İndependence Way
1st Stage Second Day 'Sarıdayı-Bozcaarmut-Güde-Bahçesultan'
19.08.2024
İlk gün 21 Km yürüdük. Çok güzel bir rotaydı. Geceyi Nazifpaşa Köyünde muhtar Okan Güneş ve genç azası Sezgin Çolak'ın bize tahsis ettiği köy konağı konuk odasında geçirdik. Gayet konforluydu. Sabah erkenden kalktık. Bize yoldaşlık yapan ve bizimle başka rotalarda da yürüyen grup arkadaşımız Aza Sezgin kahvaltı hazır demesiyle evine geçtik. Evin avlusunda mükellef bir kahvaltı yaptık. Teşekkür ederiz.
Nazifpaşa tarihi bir yol üzerinde Ahıdağı denilen mevkiide hakim bir noktada kurulmuş. Köy 135 yıl önce Osmanlı-Rus Savaşı sonunda kaybedilen Deliorman bölgesi Razgrad ve Şumnu kırsalından göçen Türkler tarafından kurulmuş. Köy temiz ama diğer köyler gibi son yıllarda büyük nüfus kaybetmiş. Köyde hayvancılık nerdeyse bitmiş. Orman köyü olması nedeniyle sadece ormancılık ciddi bir ekonomik getiri sağlıyor. Köyde yaşayanların çoğu bu köyde doğmuş ama dışarda çalışıp emekli olanlar... Güneş doğmadan uyanıp köyde biraz gezindim. havası manzarası harika. Zaten uykumda o yüzden çok kaliteli oldu.
Kahvaltı sonu dün yürüyüşü sonlandırdığımız köye yani sarıdayı'ya gittik. Muhtar ile akşam telefon ile görüştük ve bizi karşıladı. Biraz hasret giderdikten sonra köyün tarihi hakkında sorular sorduk. Doyurucu cevaplar aldıktan sonra ayakta kalan 135 yıllık konutlardan birinden video çekimi aldıktan sonra rotamıza devam ettik. Rotamızın bu bölümünü daha önce yürümüştük. Keyifli bir bölüm. Önce 150 metre irtifa ile 1180 metreyi bulup sonra eşsiz güzellikteki kamçı Yaylasına ulaşıyorsunuz. Kamçı yaylası iki bölümlü bir yayla. Bu bölüme çalı yaylası da deniyor. Alıç ve ahlat ağaçları meyvelerini vermeye başlamışlar. Deneyimledik. Biraz daha olgunlaşmaları lazım. Henüz erken olmasına rağmen şifa olsun diye epey yedik. çeşmede mola verdikten sonra Yaylayı ikiye bölen çamlık yükseltine doğru ilerledik. Muhteşem patikada gölgeden ilerleyerek Yaylanın diğer bölümüne ulaştık. Bu kısım rotanın en yüksek alanı. 1200 metre rakım. Yaylanın bu bölünde doğuya doğru uzanan yola girince Bozcaarmut gölüne ulaşırsınız. Bizde onu yaptık. Gölet harika yine.. İğne yapraklı gür bir orman içerisinde gökyüzünün mavisini alabildiğince size yansıtıyor. mavi ve yeşilin doyumsuz kompozisyonu tek kelime ile mükemmel. Ancak pazartesi günü olması nedeniyle pazar gününden kalma piknikçi vahşetinin kaçınılmaz manzaraları olan hoyratça piknik çöpleri bizi üzüyor. Çok yoz bir toplum olduk. Toplum kalitemizin ne denli düşük olduğunun belgesi bu manzaralar. Biraz soluklandıktan sonra köye ilerlemeye devam ettik. bu köyün çilekleri dillere destan olduğunu daha önce de yazmıştık. Ekili dikili arazi sınırlı olsa da ürünlerin meşhur olması hatrı sayılır ekonomik bir ciro sağlıyor. O yüzden bu köy diğer köylere nazaran biraz daha canlı kalmış. Ancak köy okulu yine kapalı. Köye ulaşmadan çilek bahçesinde çalışan bir abladan 1 kilo çilek aldık. Hemen orada tükettik. Çilekler bal gibi tatlı mis gibi aroma kokuyordu Köyde çay molası verdik. Kahvehane açıktı. Köy çevrede egemen olan Bulgaristan macırı Türkler tarafından kurulmuş. Sarıdayı köyü muhtarımız Hasan Başol'un " bizim köy ile birlikte Bozcaarmut, Güde ve Bulduk köyleri Bulgaristan'dan aynı yerden gelmişler. Bu yüzden akraba köyleriz" sözünü burada da teyit ettirdik. yani Tırnova bölgesi Türkler. Bizim köyde aynı yörede kurulu. Bizim köyde Deliorman göçmeni. Ancak bizim köy çoğunlukla Eskicuma'lı. Bu köylerle biraz şivelerimiz farklı. Biz "geliyesin gideyesin" diye fiil çekimi yaprız. Bu köyler ise "geliyiri gideyiri" olarak çekim yapıyorlar. Çekya'lı tarihçi ve sosyolog Skorpil Kardeşler bu detayı 150 yıl önce yani büyük bozgun olan tarihimizde 93 harbi olarak bilinen 1877 savaşından önce saha araştırması sırasında fark edip not etmişler. 150 yıl önceki sosyolojik tespit halen yaşıyor. Şive farkı nedenleri zaten kitaplarının konusu. Burada yazmak yersiz. Meraklısına öneririm. Biz rotamıza geri dönelim.
Güzel ve yemyeşil Bozcaarmut köyünden sonra rotamızı Güde köyüne çevirdik. 4 yıl önce kışın yürüdüğümüz kar yürüyüşünden farklı olarak başka bir rota çizelim dedik. Köyün kuzeydoğusundaki yükseltiye çıktık. Burada bulduğumuz ve aynı istikamette ilerleyen yola girdik. Sonra batıya kıvrıldık. orman içi patikadan ilerledik. Az sonra patika bitti ve zemini temiz gür çam ormanı içinden ilerledik. Orman içi ilerleme 1 km sürdü. Bu kısımda patika veya yol yok. Haritaya bakarak doğru istikamette ilerlemek "olmazsa olmaz" unsur. O yüzden bu kısım mutlaka rehber eşliğinde veya harita okumasını bilen lider ile geçilmeli. 1 km sonunda enfes bir ham yola çıkıyorsunuz. Yola çıkmadan önce bir dereyetağı sizi karşılıyor. 300 metre bu dereyatağın kuzeye doğru takip ettiğinizde yola ulaşıyorsunuz. Yola kavuşmadan bizim kar yürüyüşünde bulduğumuz isimsiz şelaleyi yine gördük. Suyu yaz mevsimi nedeniyle iştahsız olsa da muhteşem bakirliği doyumsuz. Güneş ışığı düşmeyecek kadar yoğun bir orman içinde yer alıyor. Rotanın 11,9ncu km'sinde. Yola kavuştuktan sonra kuzey doğu istikametine doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Yol enfes. Çam ağaçlarını arkamızda bırakıp geniş yapraklı bir ormandan ilerliyor. Bu yolu kar yürüyüşünde kullanmıştık. Kullandığımız vakit zeminde kar vardı. Yaz mevsiminin lezzeti daha güzel. 1930'larda işletilen mangenez madeninin yanından geçtik. eski maden yatağının izleri halen duruyor. Ancak dikkatli bakmak lazım. Zira maden ocağının tünelleri çökmüş. Çatak gibi duruyor. Ancak dikkatli bakışla bu çatakların doğal olmadığı anlaşılıyor. Bu bölümü de geçtikten sonra yolumuzun üzerinde böbreklere iyi gelen şifalı suya geldik. belediye buraya ufak tefek dokunuşlar yapmış. Köyden çeşmeye kadar çakıl taşlarla ile yolu kuvvetlendirmiş. Oturmak için bank yapmışlar. Suyundan bol bol içtik. Su ikmali yaptık. Köy zaten yarım km kadar ileride. Tam köye gelmeden üst kısımdan Bahçesultan köyüne doğru ilerleyen ama daha sonra harita da kaybolan yola girdik. Yol harika. Güde köyünün bağ bahçelerini sağımıza solumuza alarak ilerleyen meyve ağaçlarının her iki yönden yukarıda buluşmasından mürettep gölgesinde; bol bol erik, armut yiyerek ilerledik. Erikler sarı-bordo-mor-kırmızı renkli çeşitli ebatlarda idi. Harikaydılar. Bu lezzetli ve gölgeli yol 1 km sonra yerini orman içi patikaya terk etti. Sürekli rakım vererek ilerleme bende bizi çok dik bir tırmanış bekliyor algısına sevk etti. haritanın topografik bölümünü açınca bunu gördüm. Bir dere yatağına girdik. dere yatağında yol ısırgan ve uzun otlarla örtülüydü ancak yol kaybolmamış. İlerledik. Sonra ilerlemek istediğimiz yolun tamamıyle kapandığını gördük. İlerlemek mümkün olmadı. Bizde bu yolun diğer yamaçta görülen ince patikadan ilerleyip daha sonra bu yola kavuşacak bölüme geçme kararı aldık. Bu patika bizi yukarı çıkarttı. Ancak girmek istediğimiz< yol çok yakında olsa önümüze %80lere ulaşan dik iniş ve çıkış açıları olan isimsiz bir dereyatağına çıkarttı. inmek ve çıkmak imkansız değil ama gereksiz bir çaba olarak görüp, bunun yerine batı istikamette tarla kenarlarından ana yola çıkmayı yeğledik. Nitekim bu kısım işimizi kolaylaştırdı. Yola çıktık. Çıktığımız bölüm Bozcaarmut-Güde-Bahçesultan-Nazifpaşa-Bulduk köylerinin her yıl haziran ayının ilk hafta sonunda yağmur duası ve hıdrellez etkinliği yaptığı ve Duakayını adını verdikleri hoş bir alan. Burada çeşme başında su molası ve nefes molası verdik. Zira 15 ile 18 km arası epey yorulduk. Burada şarjım bittiği için gps'i kapattım. Bu bölümden sonra zaten yol basit. Ana yolun kenarından ilerleyerek Bahçesultan köyüne oradan da Ana Üs bölgemiz olan Nazifpaşa köyüne kolay bir yürüyüş ile geçiş yaptık.
Yer yer performans kısımları olan bir rota oldu. Ancak bu bölümde çok güzel. Maksimum 1200 metre, minimum 880 metre irtifalarda seyir ediyorsunuz. Toplam 24 km süren bir yol oldu. Ancak GPS açık kısım 19,5 km kayıt etti. Bu detaya lütfen dikkat edin.
Grup yürüyüşüne uygun ama mutlaka iki güne ayırmak lazım. Sarıdayı-Güde arası yürüyüp, Güde'de kamp kurup; ertesi sabah Güde-Bahçesultan-Nazifpaşa yürümek daha makul.
Nazifpaşa'da ikinci yürüyüş sonunda istirahete çekildik. Duşumuzu aldıktan sonra köy eşrafından metin Yıldız bey ve kıymetli ablası Sevim Dündar hanımefendi bizi akşam yemeğine davet ettiler. Naif davetlerine icap ettik. Sofrada geleneksel lezzetlerimizden olan pişi vardı. Tek kelime ile mükemmeldi. Yöre de yöreye ait lezzetlerden deneyimlemek zaten amaçlarımız arasında olunca biz fevkalade bahtiyar olduk. tertemiz kupkuru serin bir Nazifpaşa gecesinde bize ayrılan konuk odasında deliksiz bir uykuya evrilen gece harikaydı. Teşekkür ederiz Metin ve Sevim kardeşler.
3ncü gün rotasında görüşmek üzere.
1st Stage Second Day 'Sarıdayı-Bozcaarmut-Güde-Bahçesultan'
19.08.2024
İlk gün 21 Km yürüdük. Çok güzel bir rotaydı. Geceyi Nazifpaşa Köyünde muhtar Okan Güneş ve genç azası Sezgin Çolak'ın bize tahsis ettiği köy konağı konuk odasında geçirdik. Gayet konforluydu. Sabah erkenden kalktık. Bize yoldaşlık yapan ve bizimle başka rotalarda da yürüyen grup arkadaşımız Aza Sezgin kahvaltı hazır demesiyle evine geçtik. Evin avlusunda mükellef bir kahvaltı yaptık. Teşekkür ederiz.
Nazifpaşa tarihi bir yol üzerinde Ahıdağı denilen mevkiide hakim bir noktada kurulmuş. Köy 135 yıl önce Osmanlı-Rus Savaşı sonunda kaybedilen Deliorman bölgesi Razgrad ve Şumnu kırsalından göçen Türkler tarafından kurulmuş. Köy temiz ama diğer köyler gibi son yıllarda büyük nüfus kaybetmiş. Köyde hayvancılık nerdeyse bitmiş. Orman köyü olması nedeniyle sadece ormancılık ciddi bir ekonomik getiri sağlıyor. Köyde yaşayanların çoğu bu köyde doğmuş ama dışarda çalışıp emekli olanlar... Güneş doğmadan uyanıp köyde biraz gezindim. havası manzarası harika. Zaten uykumda o yüzden çok kaliteli oldu.
Kahvaltı sonu dün yürüyüşü sonlandırdığımız köye yani sarıdayı'ya gittik. Muhtar ile akşam telefon ile görüştük ve bizi karşıladı. Biraz hasret giderdikten sonra köyün tarihi hakkında sorular sorduk. Doyurucu cevaplar aldıktan sonra ayakta kalan 135 yıllık konutlardan birinden video çekimi aldıktan sonra rotamıza devam ettik. Rotamızın bu bölümünü daha önce yürümüştük. Keyifli bir bölüm. Önce 150 metre irtifa ile 1180 metreyi bulup sonra eşsiz güzellikteki kamçı Yaylasına ulaşıyorsunuz. Kamçı yaylası iki bölümlü bir yayla. Bu bölüme çalı yaylası da deniyor. Alıç ve ahlat ağaçları meyvelerini vermeye başlamışlar. Deneyimledik. Biraz daha olgunlaşmaları lazım. Henüz erken olmasına rağmen şifa olsun diye epey yedik. çeşmede mola verdikten sonra Yaylayı ikiye bölen çamlık yükseltine doğru ilerledik. Muhteşem patikada gölgeden ilerleyerek Yaylanın diğer bölümüne ulaştık. Bu kısım rotanın en yüksek alanı. 1200 metre rakım. Yaylanın bu bölünde doğuya doğru uzanan yola girince Bozcaarmut gölüne ulaşırsınız. Bizde onu yaptık. Gölet harika yine.. İğne yapraklı gür bir orman içerisinde gökyüzünün mavisini alabildiğince size yansıtıyor. mavi ve yeşilin doyumsuz kompozisyonu tek kelime ile mükemmel. Ancak pazartesi günü olması nedeniyle pazar gününden kalma piknikçi vahşetinin kaçınılmaz manzaraları olan hoyratça piknik çöpleri bizi üzüyor. Çok yoz bir toplum olduk. Toplum kalitemizin ne denli düşük olduğunun belgesi bu manzaralar. Biraz soluklandıktan sonra köye ilerlemeye devam ettik. bu köyün çilekleri dillere destan olduğunu daha önce de yazmıştık. Ekili dikili arazi sınırlı olsa da ürünlerin meşhur olması hatrı sayılır ekonomik bir ciro sağlıyor. O yüzden bu köy diğer köylere nazaran biraz daha canlı kalmış. Ancak köy okulu yine kapalı. Köye ulaşmadan çilek bahçesinde çalışan bir abladan 1 kilo çilek aldık. Hemen orada tükettik. Çilekler bal gibi tatlı mis gibi aroma kokuyordu Köyde çay molası verdik. Kahvehane açıktı. Köy çevrede egemen olan Bulgaristan macırı Türkler tarafından kurulmuş. Sarıdayı köyü muhtarımız Hasan Başol'un " bizim köy ile birlikte Bozcaarmut, Güde ve Bulduk köyleri Bulgaristan'dan aynı yerden gelmişler. Bu yüzden akraba köyleriz" sözünü burada da teyit ettirdik. yani Tırnova bölgesi Türkler. Bizim köyde aynı yörede kurulu. Bizim köyde Deliorman göçmeni. Ancak bizim köy çoğunlukla Eskicuma'lı. Bu köylerle biraz şivelerimiz farklı. Biz "geliyesin gideyesin" diye fiil çekimi yaprız. Bu köyler ise "geliyiri gideyiri" olarak çekim yapıyorlar. Çekya'lı tarihçi ve sosyolog Skorpil Kardeşler bu detayı 150 yıl önce yani büyük bozgun olan tarihimizde 93 harbi olarak bilinen 1877 savaşından önce saha araştırması sırasında fark edip not etmişler. 150 yıl önceki sosyolojik tespit halen yaşıyor. Şive farkı nedenleri zaten kitaplarının konusu. Burada yazmak yersiz. Meraklısına öneririm. Biz rotamıza geri dönelim.
Güzel ve yemyeşil Bozcaarmut köyünden sonra rotamızı Güde köyüne çevirdik. 4 yıl önce kışın yürüdüğümüz kar yürüyüşünden farklı olarak başka bir rota çizelim dedik. Köyün kuzeydoğusundaki yükseltiye çıktık. Burada bulduğumuz ve aynı istikamette ilerleyen yola girdik. Sonra batıya kıvrıldık. orman içi patikadan ilerledik. Az sonra patika bitti ve zemini temiz gür çam ormanı içinden ilerledik. Orman içi ilerleme 1 km sürdü. Bu kısımda patika veya yol yok. Haritaya bakarak doğru istikamette ilerlemek "olmazsa olmaz" unsur. O yüzden bu kısım mutlaka rehber eşliğinde veya harita okumasını bilen lider ile geçilmeli. 1 km sonunda enfes bir ham yola çıkıyorsunuz. Yola çıkmadan önce bir dereyetağı sizi karşılıyor. 300 metre bu dereyatağın kuzeye doğru takip ettiğinizde yola ulaşıyorsunuz. Yola kavuşmadan bizim kar yürüyüşünde bulduğumuz isimsiz şelaleyi yine gördük. Suyu yaz mevsimi nedeniyle iştahsız olsa da muhteşem bakirliği doyumsuz. Güneş ışığı düşmeyecek kadar yoğun bir orman içinde yer alıyor. Rotanın 11,9ncu km'sinde. Yola kavuştuktan sonra kuzey doğu istikametine doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Yol enfes. Çam ağaçlarını arkamızda bırakıp geniş yapraklı bir ormandan ilerliyor. Bu yolu kar yürüyüşünde kullanmıştık. Kullandığımız vakit zeminde kar vardı. Yaz mevsiminin lezzeti daha güzel. 1930'larda işletilen mangenez madeninin yanından geçtik. eski maden yatağının izleri halen duruyor. Ancak dikkatli bakmak lazım. Zira maden ocağının tünelleri çökmüş. Çatak gibi duruyor. Ancak dikkatli bakışla bu çatakların doğal olmadığı anlaşılıyor. Bu bölümü de geçtikten sonra yolumuzun üzerinde böbreklere iyi gelen şifalı suya geldik. belediye buraya ufak tefek dokunuşlar yapmış. Köyden çeşmeye kadar çakıl taşlarla ile yolu kuvvetlendirmiş. Oturmak için bank yapmışlar. Suyundan bol bol içtik. Su ikmali yaptık. Köy zaten yarım km kadar ileride. Tam köye gelmeden üst kısımdan Bahçesultan köyüne doğru ilerleyen ama daha sonra harita da kaybolan yola girdik. Yol harika. Güde köyünün bağ bahçelerini sağımıza solumuza alarak ilerleyen meyve ağaçlarının her iki yönden yukarıda buluşmasından mürettep gölgesinde; bol bol erik, armut yiyerek ilerledik. Erikler sarı-bordo-mor-kırmızı renkli çeşitli ebatlarda idi. Harikaydılar. Bu lezzetli ve gölgeli yol 1 km sonra yerini orman içi patikaya terk etti. Sürekli rakım vererek ilerleme bende bizi çok dik bir tırmanış bekliyor algısına sevk etti. haritanın topografik bölümünü açınca bunu gördüm. Bir dere yatağına girdik. dere yatağında yol ısırgan ve uzun otlarla örtülüydü ancak yol kaybolmamış. İlerledik. Sonra ilerlemek istediğimiz yolun tamamıyle kapandığını gördük. İlerlemek mümkün olmadı. Bizde bu yolun diğer yamaçta görülen ince patikadan ilerleyip daha sonra bu yola kavuşacak bölüme geçme kararı aldık. Bu patika bizi yukarı çıkarttı. Ancak girmek istediğimiz< yol çok yakında olsa önümüze %80lere ulaşan dik iniş ve çıkış açıları olan isimsiz bir dereyatağına çıkarttı. inmek ve çıkmak imkansız değil ama gereksiz bir çaba olarak görüp, bunun yerine batı istikamette tarla kenarlarından ana yola çıkmayı yeğledik. Nitekim bu kısım işimizi kolaylaştırdı. Yola çıktık. Çıktığımız bölüm Bozcaarmut-Güde-Bahçesultan-Nazifpaşa-Bulduk köylerinin her yıl haziran ayının ilk hafta sonunda yağmur duası ve hıdrellez etkinliği yaptığı ve Duakayını adını verdikleri hoş bir alan. Burada çeşme başında su molası ve nefes molası verdik. Zira 15 ile 18 km arası epey yorulduk. Burada şarjım bittiği için gps'i kapattım. Bu bölümden sonra zaten yol basit. Ana yolun kenarından ilerleyerek Bahçesultan köyüne oradan da Ana Üs bölgemiz olan Nazifpaşa köyüne kolay bir yürüyüş ile geçiş yaptık.
Yer yer performans kısımları olan bir rota oldu. Ancak bu bölümde çok güzel. Maksimum 1200 metre, minimum 880 metre irtifalarda seyir ediyorsunuz. Toplam 24 km süren bir yol oldu. Ancak GPS açık kısım 19,5 km kayıt etti. Bu detaya lütfen dikkat edin.
Grup yürüyüşüne uygun ama mutlaka iki güne ayırmak lazım. Sarıdayı-Güde arası yürüyüp, Güde'de kamp kurup; ertesi sabah Güde-Bahçesultan-Nazifpaşa yürümek daha makul.
Nazifpaşa'da ikinci yürüyüş sonunda istirahete çekildik. Duşumuzu aldıktan sonra köy eşrafından metin Yıldız bey ve kıymetli ablası Sevim Dündar hanımefendi bizi akşam yemeğine davet ettiler. Naif davetlerine icap ettik. Sofrada geleneksel lezzetlerimizden olan pişi vardı. Tek kelime ile mükemmeldi. Yöre de yöreye ait lezzetlerden deneyimlemek zaten amaçlarımız arasında olunca biz fevkalade bahtiyar olduk. tertemiz kupkuru serin bir Nazifpaşa gecesinde bize ayrılan konuk odasında deliksiz bir uykuya evrilen gece harikaydı. Teşekkür ederiz Metin ve Sevim kardeşler.
3ncü gün rotasında görüşmek üzere.
Waypoints
You can add a comment or review this trail
Comments