Cibali - Fener - Balat Turu 13 km
near Eminönü, İstanbul (Türkiye)
Viewed 3519 times, downloaded 79 times
Trail photos
Itinerary description
Cibali semti, Fener-Balat semtlerine açılan bir kapı gibi. Eminönü tarafından, Eyüp istikametine seyrederken; Atatürk Köprüsü’nün altından geçer geçmez kendinizi Cibali semtinin simge yapısı olan Kadir Has Üniversitesi’nin önünde bulursunuz.
1. Kadir Has Üniversitesi (Eski Tütün Fabrikası)
Fener ve Balat semtlerine yapılan yürüyüş turları, genelde Kadir Has Üniversitesiönünden başlar. Geçmişin Cibali Tütün Fabrikası olan bu bina, yıllarca semtin kadınlarının istihdam edildiği bir yer oldu. 1997 yılında üniversiteye çevrilen yapı, çevresinde çok pozitif etki yarattı ve semte kültürel anlamda çok şey kattı.
2. Orhan Kemal Evi
Cibali Semti’nde ünlü Türk yazarı Orhan Kemal’in yaşayıp, romanlarını yazdığı ev dışarıdan görülebilir. Orhan Kemal, romanlarına bu işçi semtindeki ekmek kavgasını konu ederek, semtin yapısından örnekler verdi.
3. Cibali Kapı ve Cibali Karakolu
Cibali Kapı, İstanbul’u çevreleyen surlara Haliç yönünden açılan kapılardan biri. Uzun yıllar hizmet veren bitişiğindeki karakol binası ise “Cibali Karakolu” isimli tiyatro oyununa konu oldu.
4. Sur Kapısı ve Nev-i Kafe
Yine Suriçi’ne açılan kapılardan biri olan Sur Kapısı ve bitişiğindeki Yeniçeri Karakolu Cibali’de ziyaret edilecek noktalarından biri. Geçmişin karakol binası, günümüzde Nev-i Kafe adlı nev-i şahsına münhasır bir dekorasyona sahip kafeye ev sahipliği yapıyor.
Fener Gezilecek Yerler
Fener Semti, Osmanlı’nın İstanbul’u fethettiği 1453 yılından sonra şehri terk etmemiş olan Rum ailelerin yaşadığı semtti. Bizans’ın en nüfuzlu ve soylu ailelerinden bazıları, fetihten sonra kendilerine bu semti mesken tutarak enfes konaklar inşa ettiler. Fener Rum Patrikhanesi’nin de buraya taşınması ve Fener Rum Erkek Lisesi’nin faaliyete girmesi ile semt altın dönemini yaşadı.
1. Fener Rum Patrikhanesi ve Aya Yorgi Kilisesi
Aya Yorgi Kilisesi
Fener Rum Patrikhanesi, tüm Ortodoks Dünyası’nın onursal merkezi. Patrikhane kompleksine adım attığınızda önce güzel bir avlu, sonrasında ise merkezdeki Aya Yorgi Kilisesi göze çarpıyor. Aya Yorgi Kilisesi muhteşem altın varaklı altarı ve yüzyıllara dayanan geçmişi ile göz kamaştırıyor.
2. Fener Rum Erkek Lisesi
Fener Rum Erkek Lisesi
Kırmızı Lise olarak da bilinen Fener Rum Erkek Lisesi, semtin sırtlarında adeta bir kale gibi yükselen ve semte karakter kazandıran bir bina. Osmanlı döneminde teolojik eğitim verilen ve Patrikhane’ye din adamı yetiştiren bu kurum, günümüzde MEB’e bağlı özel statüde bir okuldur. Şehirde Rum nüfusu çok azaldığından okulun 40-50 kadar öğrencisi kaldı.
3. Moğolların Meryem’i Kilisesi
Moğolların Meryem’i Kilisesi, Fatih Sultan Mehmet tarafından bir fermanla her daim Kilise olarak kalması garanti edilmiş tek bina. Bu sebeple Bizans dönemi Kiliseleri birer birer camiye çevrilirken, bu güzide tarihi mekân, işlevini kesintisiz sürdürdü. Bizans döneminden beri var olup da Rum cemaate ait kalan tek kilise. Halk tarafından çektiği çile sebebiyle azize olarak kabul edilen, talihsiz bir Bizans Prensesine adandı.
Balat Gezilecek Yerler
Balat Semti, Cibali-Fener-Balat üçgeninde en popüler semt. Son dönemlerde açılan kafeler ve restoranlar ile canlanarak hak ettiği değeri bir nebze de olsa kazandı. Osmanlı İstanbul’unda bir Musevi yerleşkesi olan semt, kültürel açıdan çok zengin.
Balat sınırları içerisinde bir Bulgar Kilisesi, bir Ermeni Kilisesi, sinagoglar ve Mimar Sinan’ın inşa ettiği Ferruh Kethüda Camii bulunur. Bu kozmopolit yapısı sebebiyle, İstanbul’da Gezilecek Tarihi Yerler içinde özel bir yere sahip.
1. Merdivenli Yokuş Sokak
Merdivenli Yokuş
Merdivenli Yokuş Sokak, Balat’ın meşhur renkli ve cumbalı evlerinin arz-ı endam ettiği sokak olarak biliniyor. Dik bir yokuşta sıralanmış tarihi evlerden oluşuyor ve bir film setini andırıyor. Balat semtine gelenlerin büyük bir kısmı, tam da bu sokakta çektikleri fotoğrafları sosyal medyada paylaşıyor.
2. Balat Çarşısı ve Agora Meyhanesi
Balat Çarşısı, İstanbul’un geçmişinde kalan mahalle kültürünü en güzel yansıtan yer. Leziz esnaf lokantaları, köfteciler ve tarihi İstanbul esnafı burada. Geçmişin Musevi esnafları ve ustaları tek tük de kalmış olsa halen varlığını koruyor. Çarşı içinde şarkılara konu olmuş Agora Meyhanesi de bulunuyor.
3. Ahrida Sinagogu
Ahrida Sinagogu, ağırlıkla Musevilerin yaşamış olduğu bu semtin en önemli tarihi yapısı. Özenerek dekore edilmiş yapı, inşa edildiği dönemin en güzel işçiliğini yansıtıyor. Sinagogu ünlü yapan öğelerden biri, Nuh’un Gemisi’nin pruvasını andıran vaiz kürsüsü. Ancak ne yazık ki sinagogları günübirlik turlarda ziyaret etmek mümkün değil. 2003’teki olaylardan sonra, sinagoglara giriş özel izne tabi oldu.
4. Surp Hreşdagabed Ermeni Kilisesi
İstanbul’un Rum, Musevi cemaati gibi, Ermeni cemaati de burada varlık gösterip ve renkli mozaikte kendine bir yer edindi. Semavi dinlerin hepsinde var olan Baş Meleklere adanmış olan Surp Hreşdahabed Ermeni Kilisesi, büyük bir yangından dolayı tamamen kül olduktan sonra Sultan II. Mahmud tarafından yeniden yaptırıldı.
Balat’ın renkli evleri
5. Bulgar Kilisesi
Fener ile Balat semtlerinin kesiştiği alanda bulunan Bulgar Kilisesi, Geç Osmanlı döneminde kendi cemaatini kurmak isteyen Bulgarlar tarafından inşa edildi. Tamamen çelikten oluşan bu yapı, Avusturya’da bir fabrikada inşa edilip İstanbul’a getirilip burada birleştirildi. Oldukça şık bir görünüme sahip olan kilise, uzun yıllar süren bir tadilattan henüz çıktı. Işıl Işıl görüntüsüyle görenleri kendine hayran bırakıyor.
Waypoints
Ahi Celebi Cami
Ahi Çelebi Camii Fatih ilçesinin Eminönü semtindeki bir camidir. ‘Kanlıfırın Mescidi’ ve ‘Yemişçiler Camii’ olarak da bilinir. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin arkasında, Zindan Han yakınında ve Yoğurtçular sokağındadır. Banisi Ahi Mehmet Çelebi 'dir. Adı kaynaklarda Ahmed ve Mahmud olarak da geçmektedir
Kadir Has Uni
Tütün üreten fabrikadan bilim üreten bir üniversiteye... Tarihi Bizans surlarının ardında İstanbul'un en eski bölgesi yer almaktadır. Bu surlar, Kadir Has Üniversitesi'nin merkez kampüsünün bulunduğu Cibali bölgesinin de etrafını çevreler. Merkez kampüsümüz Osmanlı döneminden beri "Altın Boynuz" diye de anılan Haliç'e yalnızca birkaç metre uzaklıktadır. Kampüsün bitişik semti Unkapanı bölgesinde Osmanlı devrinde ticari hayatın kalbinde yer alan ve 19. yüzyıla kadar kullanılan Zeugma bulunuyordu ve doğal olarak Zeugma etrafındaki faaliyetler bölgeye hareket getiriyordu. Bu hareketlilikten Cibali de nasibini alıyordu. Cibali'nin Haliç kıyılarındaki ambarlar ve depolar bu bölgeye doğru gelişmiş olan ticari hayat hakkında fikir vermektedir. Cibali'nin limanı olan Porto del Pozzo, Haliç'e kıyasla daha küçüktü. Eski zamanlarda deniz ve Haliç surları arasındaki mesafe 12-15 metre kadardı ve sahil şeridinde de Haliç limanından yola çıkacak mallarla dolu ambarlar ve tersaneler sıralıydı. Surlar içindeki geçitler malların taşınmasında kolaylık sağlıyordu. Cibali yaygın bir inanışa göre ismini 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethi sırasında aldı. Bursalı bir asker olan Cebe Ali Bey, sur duvarlarını yıkarak şehre girdi. Halkın bu noktaya Cebe Ali Bey'e atfen vediği ismin zamanla Cibali'ye evrildiğine inanılmaktadır. Bölgenin sınırları batıda Küçük Mustafa Paşa, güneyde Zeyrek, doğuda Unkapanı ve kuzeyde Haliç'tir. Fetihten sonra Cibali bölgesi gelişmeye başladı. Hepsi de meşhur birer denizci olan kaptanlar Murat Reis, Mustafa Paşa ve Kemal Reis bölgede kendilerine köşkler yaptırdılar. Cibali'yi İstanbul'un kimliğiyle birleştiren iki faktör vardır. İlki, bölgede sık sık çıkan yangınlardı; ikincisi ise semtle aynı ismi taşıyan tütün fabrikası ve tütün ambarıydı. Cibali ticari bir merkez olduğu ve gemi yapımında pek çok yanıcı madde kullanıldığı için sık sık yangın oluyordu. Eğer rüzgar kuzeydoğudan eserse, Haliç surlarının iç ve dış kısmındaki yangınlar, özellikle o dönemde şehirde pek çok ahşap bina bulunduğu için ciddi bir tehlike oluşturuyordu. Büyük yangın felaketlerinin birçoğu "Cibali yangınları" olarak adlandırıldı. 1884 yılında kurulan Cibali Tütün Fabrikası, bölgeyi sosyal ve ekonomik anlamda değiştiren önemli bir kurumdu. 1900'lerin hemen sonrasında faaliyete başlayan kurumun büyük fabrika binası tütün işleme ve sigara üretimi için kullanılıyordu. Tütün gümrükleri de bu bölgede toplanmıştı ve fabrikada çalışan işçilerin birçoğu bu çevrede yaşıyordu. 45 yıllık Fransız işletmeciliğinin ardından fabrikanın işletmesi cumhuriyetin kurulmasını takiben 1 Mart 1925'te devlete geçti. 1900'lerde çekilmiş, fabrikadaki hayatı anlatan fotoğraflara bakarsak, göreceğimiz manzara dikkate değerdir. Burada 1500'ü kadın ve 662'si erkek olmak üzere toplam 2162 kişi çalışıyordu. TEKEL Cibali Tütün Fabrikası; kendi polisi, sosyal görevlileri, hastaneleri, sosyal tesisi, bakkalları, okulları, yangın birimi, sendikaları ve lokantalarıyla aslında kendi başına küçük bir şehirdi. Fabrikada, uzun yıllar boyunca tütün işlendi, satıldı ve depolandı. Bugün ise bu binada bir eğitim kurumu yer alıyor. 1999-2000 yılları arasında Kadir Has Vakfı tarafından restorasyonu tamamlanan bina Kadir Has Üniversitesi olarak yeniden doğdu. Büyük kısmı boşaltılan ve tamamen terk edilen fabrika, 1997'de Maliye Bakanlığı tarafından Kadir Has Vakfı'na satıldı. Dr. Mehmet Alper, binaların bir üniversite kampüsüne dönüştürülmesi için gereken restorasyon çalışmalarından sorumlu mimar olarak atandı. Üniversitenin planlamalarını yapan ekiple birlikte çalışan restorasyoncular, alanı bir üniversitenin ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde değerlendirmeye çalışırken; binaların orijinal karakterini ve mimari birliğini korumaya da özen gösterdiler. Sonuçta, Cibali Merkez Kampüsü zarif bir cepheye, güneşli bir avluya, havadar koridorlara, eğitim ve araştırma için gerekli olanaklara sahip görkemli bir bina olarak ortaya çıktı. Dört yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından, İstanbul'un kalbinde, kültür, eğitim ve bilimsel araştırmanın buluştuğu bir merkez olarak 13 Şubat 2002'de Cibali kampüsümüzün resmi açılışı yapıldı.
Cibali Kapi
Cibali Kapı ve Cibali Karakolu Cibali Kapı, İstanbul’u çevreleyen surlara Haliç yönünden açılan kapılardan biri. Uzun yıllar hizmet veren bitişiğindeki karakol binası ise “Cibali Karakolu” isimli tiyatro oyununa konu oldu. Yine Suriçi’ne açılan kapılardan biri olan Sur Kapısı ve bitişiğindeki Yeniçeri Karakolu Cibali’de ziyaret edilecek noktalarından biri. Geçmişin karakol binası, günümüzde Nev-i Kafe adlı nev-i şahsına münhasır bir dekorasyona sahip kafeye ev sahipliği yapıyor.
Gul Camii
Gül Camii İstanbul'un Ayakapı semtindeki Bizans İmparatorluğu döneminden kalma dinî yapıdır. Eski adı ve yapım tarihi hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte 10. ya da 11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir
Fener Rum Lisesi
Fener Rum Erkek Lisesi Kırmızı Lise olarak da bilinen Fener Rum Erkek Lisesi, semtin sırtlarında adeta bir kale gibi yükselen ve semte karakter kazandıran bir bina. Osmanlı döneminde teolojik eğitim verilen ve Patrikhane’ye din adamı yetiştiren bu kurum, günümüzde MEB’e bağlı özel statüde bir okuldur. Şehirde Rum nüfusu çok azaldığından okulun 40-50 kadar öğrencisi kaldı.
Dimitri Cantemir Muzesi
Dimitri Kantemir Kimdir? İstanbul’a 15 yaşındayken gelip 22 yılını burada geçiren ve 18. yüzyıl Türk musikisinin en önemli bestecilerinden olan Dimitri Kantemir, Doğu ve Batı kültürlerinin buluşmasında büyük bir rol oynadı. Her iki kültürün felsefesine ve sanatına da hakim olan Kantemir, eserleriyle İstanbul’un kültür hayatına kalıcı izler bırakmış bir şahsiyet. Kendi icadı olan nota sistemi ile birçok klasik besteyi yok olmaktan kurtardı, Türk musikisi makamlarıyla şarkılar besteledi ve ileri yaşları nı da Osmanlı kültürünü batıya tanıtmakla geçirdi. Dimitri Kantemiroğlu ya da Dimitrie Cantemir (26 Ekim 1673 - 1723) Osmanlı Devleti'ne bağlı Boğdan eyaletinin Beyi, Romen asıllı tarihçi ve yazar, İstanbul'da yaşadığı süre boyunca Klasik Türk müziğine büyük katkılarda bulunmuş müzik uzmanı. Dimitri Kantemiroğlu İstanbul'da yaşadığı süre (1687-1710) boyunca sadece Türk müziği değil, tarih, siyaset, felsefe ve din konularında da birçok kitap yazdı. Romence/Rumca yazdığı Divanul sau Gâlceava Înţeleptului cu lumea sau Giudeţul sufletului cu trupul (1698) (Vücutla Ruh Arasındaki Anlaşmazlık Konusunda Ulaşılan Hükümün Divanı) felsefi bir kitaptır. Istoria ieroglifică (1705) Romence yazılmış ilk roman olarak bilinir. Rusya’dayken yazarlığa devam eden Kantemiroğlu 1714-1716 yılları arasında Osmanlı tarihi hakkında Latince bir kitap hazırladı. Batı'da Osmanlı Devleti konusunda oluşan önyargıların büyük kısmına bu kitabın sebep olduğu ileri sürülmüştür. Kitap, Avrupa devletlerine Türkler'i yenilgiye uğratmak için hayati önem taşıyan siyasal ve askeri öğütler içermekteydi. Çar Büyük Petro kitabın bir an önce Rusça'ya çevrilmesi için emir verdi. Kitap daha sonra 1734 yılında İngiltere'de, 1743 yılında da Fransa'da yayımlandı. İngiltere Kraliçesi Caroline'ın uzun süre bu kitabı başucundan ayırmadığı söylenir. 1714 yılında Berlin Kraliyet Akademisi'nin isteği üzerine Kantemiroğlu Boğdan'ı coğrafi, etnik ve ekonomik açıdan tanıtan Descriptio Moldaviae (Boğdan'ın Tasviri) kitabını yazdı, Boğdan'ın tarihteki ilk haritasını hazırladı. Roma-Cermen İmparatoru VI. Karl, hizmetleri karşılığında Kantemiroğlu'nu Roma-Cermen Prensi sıfatıyla onurlandırdı.
Agora meyh
Balat Çarşısı, İstanbul’un geçmişinde kalan mahalle kültürünü en güzel yansıtan yer. Leziz esnaf lokantaları, köfteciler ve tarihi İstanbul esnafı burada. Geçmişin Musevi esnafları ve ustaları tek tük de kalmış olsa halen varlığını koruyor. Çarşı içinde şarkılara konu olmuş Agora Meyhanesi de bulunuyor.
Merdivenli Yokus sokagi
Merdivenli Yokuş Merdivenli Yokuş Sokak, Balat’ın meşhur renkli ve cumbalı evlerinin arz-ı endam ettiği sokak olarak biliniyor. Dik bir yokuşta sıralanmış tarihi evlerden oluşuyor ve bir film setini andırıyor. Balat semtine gelenlerin büyük bir kısmı, tam da bu sokakta çektikleri fotoğrafları sosyal medyada paylaşıyor
Stevi Stevan Bulgar Kilisesi
Bulgar Kilisesi Fener ile Balat semtlerinin kesiştiği alanda bulunan Bulgar Kilisesi, Geç Osmanlı döneminde kendi cemaatini kurmak isteyen Bulgarlar tarafından inşa edildi. Tamamen çelikten oluşan bu yapı, Avusturya’da bir fabrikada inşa edilip İstanbul’a getirilip burada birleştirildi. Oldukça şık bir görünüme sahip olan kilise, uzun yıllar süren bir tadilattan henüz çıktı. Işıl Işıl görüntüsüyle görenleri kendine hayran bırakıyor.
Comments (3)
You can add a comment or review this trail
I have followed this trail View more
Information
Easy to follow
Scenery
Moderate
Tarihle iç içe geçmiş bir rota teşekkürler gezentihoca.
I have followed this trail View more
Information
Easy to follow
Scenery
Moderate
Çok güzel keyifli bir etkinlik oldu emeği geçen herkese teşekkürler.
I have followed this trail verified View more
Information
Easy to follow
Scenery
Moderate
Çok güzel bir rota