Activity

Cankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu

Download

Trail photos

Photo ofCankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu Photo ofCankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu Photo ofCankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu

Author

Trail stats

Distance
3.25 mi
Elevation gain
108 ft
Technical difficulty
Easy
Elevation loss
164 ft
Max elevation
117 ft
TrailRank 
43
Min elevation
20 ft
Trail type
One Way
Moving time
one hour 10 minutes
Time
3 hours 46 minutes
Coordinates
858
Uploaded
December 27, 2022
Recorded
December 2022
Share

near patriarchat of Constantinople, İstanbul (Türkiye)

Viewed 80 times, downloaded 1 times

Trail photos

Photo ofCankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu Photo ofCankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu Photo ofCankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu

Itinerary description

Cankurtaran- sarayburnu Eski İstanbul Turu

Waypoints

PictographMonument Altitude 92 ft
Photo ofPalatium Magnum Photo ofPalatium Magnum Photo ofPalatium Magnum

Palatium Magnum

Su an; üc teras üzerinde 1, Konstantius tarafından (384-837) insaası başlanilan büyük saray (Palatium Magnum) içinde bulunuyorsunuz. Bizans imparatorlan IV-XI. yy arasi bu bölgede yasadi. Daphane, Khalke Magnura gibi ünlü saraylar bu bölgede yer alyordu. Gördüğünüz alan Magnura sarayinin bir bölümü olmalı. Bu sarayda yabanci elçiler kabul edilirdi, Tavanları gümüş avizeli icinde iki yaninda aslanları olan süslü bir taht, zifaf odası, hamamı (Lautron), lilisesi (Hagia Khiristina) olan ünlü bir saraydir.

PictographMonument Altitude 52 ft
Photo ofİSHAK paşa hamamı Photo ofİSHAK paşa hamamı Photo ofİSHAK paşa hamamı

İSHAK paşa hamamı

Caminin batı tarafında kısmen taş ve tuğladan karma teknik kullanılarak, kısmen de yalnız kabaca yontulmuş taşlardan tek hamam inşa edilmiştir. Heinrich Glück’ün, 1917 yılında İstanbul hamamlarını incelediğinde harap durumda ve askeriyenin eski elbise deposu olarak kullanıldığını belirttiği yapı daha o tarihlerde bir halvet hücresiyle bir eyvanını kaybetmişti. Bugün daha da bakımsız durumda olup depo olarak kullanılmaktadır.

Photo ofİSHAK paşa cami Photo ofİSHAK paşa cami Photo ofİSHAK paşa cami

İSHAK paşa cami

Sadrazam İshak Paşa Camii; İstanbul Suriçi Sultanahmet Ahırkapı İshakpaşa Caddesi ile Akbıyık sokağın kesiştiği yapı adasında Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II.Beyazıt dönemi Sadrazamlarından İnegöllü İshak Paşa tarafından 1482 tarihlerinde inşa ettirilmiştir. Camii eğimli bir araziye inşa edilmiştir. Camiye yüksek bir taş duvar ile cadde kotundan ayrılmıştır. İki sokağın kesiştiği noktadan cami avlusuna girilir. Camii ilk başta mescit olarak yaptırılmış olup 1747 yılında Tiryaki Hasan Paşa tarafından Minber koydurularak camiye çevrilmiştir. Cami ile beraber sıbyan mektebi ve hamam yaptırılmıştır. Sıbyan mektebi zamanımıza ulaşmamış olup, hamam ise depo olarak kullanılmaktadır. Zaman içinde yangın ve depremlerden dolayı camii zarar görmüştür. Camii 1733 -1813- 1937- 1958 yıllarında önemli şekilde tamir edilmiştir. Camii tek bir merkezi kubbelidir. Caminin harim alanı 81 metrekaredir. Son cemaat yeri ve çevre duvarı 1973 yılında yaptırılmıştır. 2002 yılında iç mekan ve tüm ahşap işleri yenilenmiştir. Camii tamamen moloz taşla inşa edilmiş çok sade bir yapıdır. Yapının kemer ve geçiş noktalarında tuğla kullanılmıştır. Giriş cephesinde iki tane tuğladan yapılmış iki büyük kemer bulunmaktadır. Yan cephelerde iki sıra pencere bulunmaktadır. Pencerelerin alt kısımda olanlar dik dörtgen  silmeli  pencerelerdir. Üst kısımda olanlar ise yuvarlak kemerler bulunmaktadır. Avludan şu anda kapatılmış olan son cemaat yerine girilir. Harim kare bir mekandır ve 70 metrekaredir. İbadet alanının üstü merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe bir kasnağa oturmaktadır. Bu kasnak sekizgendir. Kalın duvarlar içinde altı üstlü sekiz pencere bulunur. Alt pencereler dikdörtgen olup üst pencereler sivri kemerlidir. Mihrap alçıdan ve minber ahşaptan yapılmıştır. Minare yapının kuzeybatı köşesindedir. Minarenin kaide kısmı taştır. Gövde kısmı da tuğladır. Camiyle beraber yapılmış olan medreseden eser kalmamıştır.

PictographMonument Altitude 85 ft
Photo ofKonstantinopolis Büyük Sarayı Rampa Kulesi Photo ofKonstantinopolis Büyük Sarayı Rampa Kulesi Photo ofKonstantinopolis Büyük Sarayı Rampa Kulesi

Konstantinopolis Büyük Sarayı Rampa Kulesi

Sarayın üst ve alt teraslarını birbirine bağlayan Konstantinopolis Büyük Sarayı Rampa Kulesi

PictographMonument Altitude 69 ft
Photo oftheotokos-ayazmasi ve bitisigindeki mozaik-zemin Photo oftheotokos-ayazmasi ve bitisigindeki mozaik-zemin Photo oftheotokos-ayazmasi ve bitisigindeki mozaik-zemin

theotokos-ayazmasi ve bitisigindeki mozaik-zemin

Sultanahmet Mahallesi sınırları içerisinde, Amiral Tafdil Sokak ve Akbıyık Caddesi’nin kesişimindeki parselde, özel bir diş polikliniğinin hemen altında bulunan mozaik zemin, 5-6. yüzyıl dolaylarına tarihlendirilmektedir. Bu mozaikler Büyük Saray Kompleksi arazisinde bulunuyor oldukları için, komplekse ait bir sarayın taban mozaiklerinin kalıntıları olma olasılığı çok yüksektir. Alan, diş polikliniğinden özel izin alınarak gezilebilmektedir.

PictographMonument Altitude 30 ft
Photo ofTarihi su çeşmesi Photo ofTarihi su çeşmesi

Tarihi su çeşmesi

PictographMonument Altitude 10 ft
Photo ofFatih belediyesi Sosyal tesisleri Photo ofFatih belediyesi Sosyal tesisleri Photo ofFatih belediyesi Sosyal tesisleri

Fatih belediyesi Sosyal tesisleri

PictographMonument Altitude -20 ft
Photo ofAhırkapi feneri Photo ofAhırkapi feneri Photo ofAhırkapi feneri

Ahırkapi feneri

 Ahırkapı'ya fener yapılmasına bu çevrede meydana gelen önemli bir deniz kazasından sonra ihtiyaç duyulmuştur. Şöyle ki, Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1755 yıllarında Mısır'a ticaret eşyası götürmekte olan Hacı Kaptan idaresindeki bir kalyon havanın bozulması üzerine geceleyin Kumkapı'da karaya oturmuş, olayı haber alan zamanın padişahı III. Osman, Sadrazam Said Paşa ile birlikte Kumkapı'ya gitmişler, kalyon ve gemicilerin kurtarılışını izlemişler, bilahare Hacı Kaptana yeni bir kalyon verilmiştir. Bu arada gemicilerden biri " Eğer burada sur üzerinde bir fener yapılıp her gece kandiller yakılırsa böyle uzağa giden gemiler ışığı görünce yollarını bulurlar ve kazaya uğramazlar " demesi üzerine Padişah da buraya fener yapılması için emir vermiş ve Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa tarafından fener yapılmıştır.     Bu günkü Ahırkapı fenerinin yapılması ise yine Osmanlı İmparatorluğu döneminde Fransız müteahhitler tarafından 1857 yılında fenerler idaresi için yaptırılmış olup halen mevcudiyetini ve eski güzelliğini muhafaza etmektedir. Gemilerin Marmara Denizi'nden gerek İstanbul Limanına girişi, gerekse İstanbul Boğazı'ndan geçişlerinde rota feneri durumundadır.Marmara Denizi'nden İstanbul Boğazı girişinde bulunan ışığı 16 deniz mili mesafeden görülen ve çakma karakteri Fl.W.6.0 Sn. olan fener deniz seviyesinden 36 metre yükseklikte olup kulesi 26 metre yüksekliğinde örme taş kuledir.     Fenerde önce ışık kaynağı olarak fitilli gaz yağı lambası kullanılmış daha sonra LPG ile çalışan parlak ışıklı manşonlu ( gömlekli ) lambalar kullanılmış ve şu anda 1000 W'lık elektrik lambası kullanılmaktadır. Işık kaynağını kuvvetlendirerek uzaktan görünmesini teminen optik sistem olarak odak uzaklığı 500 mm olan kotodiyoptrik silindirik lens kullanılmaktadır.     Kurulduğu tarihten bu yana optik ışık kaynağı etrafında dönen karanlık perdelerin ışık kaynağını kapatması ve açması suretiyle fener çakmaktadır. Söz konusu makine ve optik paneller koruma altına alınmış olup halen kullanılmaktadır.

PictographMonument Altitude -3 ft
Photo ofSinan Paşa köşkü (İncili köşk) Photo ofSinan Paşa köşkü (İncili köşk) Photo ofSinan Paşa köşkü (İncili köşk)

Sinan Paşa köşkü (İncili köşk)

Bugün Topkapı Sarayı olarak adlandırılan Sarây-ı Hümâyun’un sınırları içinde bulunan ve sahil köşkleri dizisinin en önemli yapılarından biri olan İncili Köşk, Sinan Paşa Köşkü adıyla da anılmaktadır. Nitekim köşkün mefruşatına dair 1704’te yazılan bir listede burası için kullanılan “Hasbahçe’de Çayır Köşkü demekle mâruf Sinan Paşa Kasrı ...” ifadesinden yapının o zaman Çayır Köşkü adıyla da bilindiği anlaşılmaktadır. Topkapı Sarayı’nın en dış sınırında, Bizans döneminden kalan Marmara tarafı surları üstünde olan köşk, III. Murad döneminde Sadrazam Koca Sinan Paşa tarafından yaptırılarak padişaha sunulmuştur. Yemen Fâtihi de denilen Koca Sinan Paşa aynı yüzyıl içinde yaşamış başka Sinan Paşa’larla karıştırılmaktadır. 1580-1596 yılları arasında beş defa sadrazamlık makamına gelen Koca Sinan Paşa sınırsız servetiyle devletin pek çok yerinde vakıf eserler yaptırmıştır. 1589-1591 arasındaki ikinci sadâreti sırasında, sarayı çeviren surların üzerinde bu güzel mekânda bu muhteşem köşkü inşa ettirmiştir. Yapımı, döşenmesi ve açılış töreni Selânikî Mustafa Efendi tarafından ayrıntılı olarak anlatılan köşkün inşasına 998’de (1590) başlanmış ve 999’da (1590-91) bitirilmiştir. Fakat Ahmed Refik tarafından yayımlanan belgeler arasında yer alan, inşaat sırasında Gelibolu’dan Rum asıllı işçiler getirtilmesine dair 1001 (1592-93) tarihli yazıya bir anlam verilememektedir. III. Murad, Marmara Denizi’ne açılan geniş manzaralı köşkü çok beğenmiş, hatta Selânikî’nin ifadesine göre, “N’olaydı, şu kasr Sarây-ı Âmire dâhilinde yapılmış olaydı” diyerek bu kadar güzel bir eserin saray kompleksi içinde bulunmayışından dolayı üzüldüğünü belli etmiştir. III. Murad burayı çok sevdiğinden sık sık köşke geliyordu. Hastalığının ilerlediği bir dönemde son defa geldiğinde limana giren gemilerin attıkları toplar yüzünden köşkün camlarının kırılması üzerine dehşete kapılarak ağlamaya başlamış ve kısa bir zaman sonra da ölmüştür. Mimar Sinan’dan sonra hassa mimarlığı makamına geçen ve onun üslûbunu devam ettiren Dâvud Ağa, Sadrazam Sinan Paşa’nın Çarşıkapı’daki medrese ve türbesini yaptığı gibi bu köşkü de inşa etmiştir. Yapıyı taşıyan taş kemerlerin arasına eklediği küçük, zarif bir çeşme 998 (1590) tarihli olup kitâbesinde Mimar Dâvud Ağa’nın adı açık surette okunur: “Tasarruflar kılıp mi‘mâr Dâvûd / Nice san‘atlar etti anda mevcûd / İçip bu çeşmeden bay u gedâlar / Edeler şâh-ı devrâna duâlar.” Çeşmenin bulunduğu yer halkın rahatça kullanabileceği bir yer değildi. Ancak kasır, Bizans döneminde şehrin ünlü manastırlarından birinin kalıntısının hemen yanında ve buradaki Soteros Ayazması’nın üstünde bulunuyordu. Bu ayazmanın yortu gününde şehrin Ortodoks halkının buraya girmesine, kıyıdaki çakılların üzerinde toplanmasına ve çeşmenin kullanılmasına hoşgörü ile bakıldığı bilinmektedir. Bu yortu Yunan ayaklanmasına kadar (1821) her yıl kutlandı. Padişahlar köşkün pencerelerinden, kıyıya yayılan Rum halkın bu dinî törenini 200 yıldan fazla bir süre boyunca seyrederek eğlendiler. Ayazma bir asır kadar unutulmuşken 1921-1922 yıllarında Fransız işgal kuvvetleri tarafından R. Demangel idaresinde yapılan kazılar sırasında tekrar meydana çıkarıldı. III. Murad’dan sonra da bazı padişahlar arada bu köşke indiklerinden köşk XVII ve XVIII. yüzyıllarda eski ihtişamını korumuştu. Sedat Hakkı Eldem, kaynağını belirtmemekle beraber Topkapı Sarayı Arşivi’nde bulunduğu tahmin edilen 1704’te yazılmış köşkle ilgili bir belge yayımlamıştır. Bu uzun listede köşkün içindeki eşya ve mefruşat ayrıntılı olarak bildirilmektedir. Liste, Sinan Paşa Köşkü’nün iç ihtişamı hakkında yeteri kadar fikir verir. Fakat XVIII. yüzyılın ikinci yarısında bu güzel bina ihmal edilmeye başlanmış, hatta yüzyılın sonlarında İstanbul’da Fransa Krallığı’nın bir elçisi varken ihtilâl hükümetinin gönderdiği temsilci, köşkte padişahın huzuruna çıkacağının bildirilmesi üzerine bu kasırda kabul edilmeyi şanına lâyık görmeyerek yurduna dönmüştür. Köşk, XVIII. yüzyılın sonlarında ilk şekline göre bazı değişikliklere uğramış olmakla beraber henüz ayakta idiyse de ihmal edildiğinden harap olmaya başlamıştı. II. Mahmud döneminde Rumeli yakasının tercih edilmesiyle köşk iyice unutuldu. Rumeli demiryolunun Sirkeci’ye getirilmesi tasarlandığında Abdülaziz demiryolunun tam sahilden ve sarayın bahçesinden geçirilmesine izin vermişti. Bu izin, kıyıdaki kasır ve saraylarla birlikte Sinan Paşa Köşkü’nün de yok edilmesine yol açtı. Abdurrahman Şeref, Galib Paşa’nın serkurenâlıkta bulunduğu sırada fazla masraflara sebep oldukları gerekçesiyle bu köşkleri yıktırdığını yazar. Yüzyıl boyunca unutulmuş olarak kalan Sinan Paşa Köşkü 1964’te, o yıllarda Topkapı Sarayı, Müzesi’nde görevli yüksek mimar Muallâ Eyüboğlu – Anhegger tarafından temizlenmiş ve basit bir araştırma yapılmış, bu çalışmanın sonunda evvelce köşkün duvarlarını süsleyen XVI. yüzyılın güzel çinilerinden bir hayli parça bulunmuştur. Sedat Hakkı Eldem de mevcut kalıntılar ve eski resimlerin yardımıyla binanın alt yapısının rölövesini ve üstteki esas köşkün restitüsyon denemesini çizmiştir. Köşkün XIX. yüzyılın başlarındaki dış görünümü Jean-Baptiste Hilair’in, Choiseul-Gouffier’nin büyük kitabındaki gravürlerde, Jouannin – Gaver’in Osmanlı tarihine ait eserinin resimler kısmında ve ilk defa Gülru Necipoğlu’nun yayımladığı, Jean Nikolas Huyot’nun Paris’te Bibliothèque Nationale’deki suluboya resminde mevcuttur. İncili Köşk, Marmara tarafındaki Bizans surlarının önüne eklenen, kesme taştan kemerli bir alt yapının üstüne oturuyordu. Denize doğru açılan bu çifte kemerin arasında çeşme yer almaktadır. Bu kaidenin ve iki yanındaki kanallardan soldakinin bitiminde bir dizi halinde taş konsollar sıralanır. Çıkmanın yan cephelerinden Sarayburnu tarafında bir, Ahırkapı tarafında ise iki kemer mevcuttur. Choiseul-Gouffier tarafından yayımlanan ve köşkü XVIII. yüzyılın sonlarındaki durumu ile gösteren, J. B. Hilair’in çizdiği gravürde bu kaidenin üstündeki cumba biçimindeki mekân geniş saçaklı, ahşap çatılıdır. Sedat Hakkı Eldem’e göre cumba sonradan ilâve edilmişti ve ahşap eliböğründelere dayanıyordu. Dikdörtgen biçimindeki kâgir esas mekân ortada kare bir kitle halinde yükseliyor ve bunu bir kubbe örtüyordu. Choiseul-Gouffier’nin gravüründe bu kubbe Osmanlı mimarisine oldukça yabancı bir biçimde piramit şeklindedir. Halbuki Jouannin – Gaver’in Osmanlı tarihine dair kitabındaki gravürde de burası kubbe ile örtülüdür. Esas mekânın dört köşesinde birer baca yükselir. Jouannin’in gravüründe bunlara birer minare görünümü verilmiştir. Sedat Hakkı Eldem, birtakım tahminlere dayanarak aslında köşkün orta mekânının bir kubbe ile değil ahşap bir çatı ile örtülü olması gerektiğini ileri sürer. Ayrıca köşkün arka tarafında, şimdi demiryolunun geçtiği yerde bir revakın bulunduğu tahmin edilmektedir. Yine Eldem, köşkün önünde kıyıda evvelce bir rıhtımın varlığını öne sürmüştür. Buraya bazan kayıklarla gelindiğini ve bunların bağlanması için mermer sütun gövdelerinden babalar olduğunu belirttiğine göre herhalde en azından uygun bir iskelesi de olmalıydı. Fakat 1817-1820 arasında J. Nikolas Huyot tarafından suluboya olarak yapılan resimde köşkün önünde muntazam bir rıhtım vardır ve kenarına bir dizi ağaç dikilmiştir. İncili Köşk, Topkapı Sarayı sahilindeki kasırların en eskilerinden ve aynı zamanda en muhteşemlerinden biri olması bakımından sanat tarihinde önemli bir yere sahiptir.

PictographMonument Altitude 36 ft
Photo ofSarayburnu askeri gazinosu Photo ofSarayburnu askeri gazinosu Photo ofSarayburnu askeri gazinosu

Sarayburnu askeri gazinosu

PictographMonument Altitude 62 ft
Photo ofhagios paulos yetimhanesi Photo ofhagios paulos yetimhanesi Photo ofhagios paulos yetimhanesi

hagios paulos yetimhanesi

Topkapı sarayı'nın aşağısına denk düşen, Gülhane Parkı'nda; hemen Gothlar Sütunu'nun yanında bir tarihi kalıntı var. Bu Bizans Dönemi kalıntısı geçtiğimiz yıllarda demir parmaklıklarla çevrilerek korumaya alındı. Sütunları ile duvar kalıntılarıyla görkemli bir mimari yapının ögeleri belli olmakta. HAGİOS PAULOS Yetimhanesi...2.Justinus (565-578) tarafından kurulan yetimhane 1.Komnenos zamanında (1081-1118) genişletilmiş. Kalan kalıntıların yetimhane kısmına ait olduğu,Justin II (565-578) tarafından kurulduğu bilgisi var.Yapının içinde aynı zamanda yaşlılar, körler ve savaş gazilerine ayrılmış bölümler olduğu ama bunun kalıntılarının yok olduğu düşünülüyor... Aynı zamanda o mahallede bu yetimhaneye komşu iki küçük kilise varmış,Aziz Menas ve Aziz Demetrius Kiliseleri. ve yetimhanenin devamlılığı bu kiliselerin yardımlarıyla sağlanırmış.

PictographMonument Altitude 92 ft
Photo ofGotlar sütunu Photo ofGotlar sütunu

Gotlar sütunu

Topkapi Saray dis bahçesinde, Gülhane Park Sarayburnu girisinde bulunan ve Roma devrinden günümüze higbir degisiklige ugramadan gelen en eski abidedir. Yüksekligi 18.5 metredir. Prokonnessos mermerinden tek bir blok halinde pilmistir. Sütun basi korint üslubunda artal armasi ile süslüdür. Sütunun ismi kaidesinde bulunan kisaltilmis, Latince bir yazittan gelmektedir. Genel inanisa göre bugünkü kitabe Il. Claudius'un Gotlara karsi kazandigi zaferi anmaktadir. Fakat I. Konstantin'in, 331-332 tarihlerinde Got kabilelerine karsi kazandigi galibiyetleri zikretmesi de muhtemeldir. 6. yüzyil tarih yazar Lidyalr lonnes, sütün basliginin aslen Yunan Sans ve Baht Tanriçasi olan Tike'nin bir heykelini tasidigini söyler. Tike'nin pagan tanriçasi olmasi nedeniyle, Hiristiyanligin resmi din olmasindan sonra kaldirilmis olabilir. 14. yüzyil tarihçisi Nikephoros Gregoras'a göre ise; sütun Byzantion'a adini veren Megarali Byzas'in bir heykelini tasimaktaydi. Bu iddianin nedenlerinden biri de sehrin kurucularinin karaya iktigi yerin, kolonun ok yakinlarinda olmasidir.

PictographMonument Altitude 52 ft
Photo ofGülhane parkı sarnıcı ve Çeşmesi Photo ofGülhane parkı sarnıcı ve Çeşmesi Photo ofGülhane parkı sarnıcı ve Çeşmesi

Gülhane parkı sarnıcı ve Çeşmesi

Çok öncelerden Gülhane parkı hayvanat bahçesinin akvaryum bölümü buradaydı.. Bizans bu sarnıcı muhtemelen burada bulunan sarayın su ihtiyacının bir kısmının karşılanması için kullanıyordu. Sarnıcın yapım tarihi kesin olarak belli değil ama 400’lü yıllarda yapıldığı sanılıyor. Bu da yaklaşık sarnıcın 1600 yaşında olduğu anlamına geliyor. Sarnıç, dikdörtgen bir plana sahip ve hiçte küçük sayılmayacak ölçülerine sahip: 18×12 m. Birara akvaryum olarak kullanılan sarnıç, şimdilerde kapalı. Yanında 1911 tarihli zarif bir Osmanlı çeşmesi olan sarnıcın çevresi ağaçlarla kaplı. Üstünde de korkuluklarla çevrelenmiş bir havalandırma var.

PictographMonument Altitude 39 ft
Photo ofTanzimat müzesi ve Gülhane yapıları Photo ofTanzimat müzesi ve Gülhane yapıları Photo ofTanzimat müzesi ve Gülhane yapıları

Tanzimat müzesi ve Gülhane yapıları

PictographMonument Altitude 43 ft
Photo ofDemirkapı Photo ofDemirkapı

Demirkapı

Photo ofBet Avraam sinagogu Photo ofBet Avraam sinagogu

Bet Avraam sinagogu

Bet Avraam Sinagogu,  İstanbul Suriçi Sirkeci Orhaniye Caddesi Sirkeci tren garının arkasında 1945 tarihlerinde inşa edilmiştir. Eminönü ve Sirkeci semtlerinde çok sayıdaki Yahudi nüfus ibadet ihtiyacını Sirkeci Çorapçı Han’daki sinagogta karşılamakta idi. Bir süre sonra Musevi nüfusun artması sebebiyle yeni bir sinagog yapmak ihtiyacı doğdu. İstanbul’un işgal yıllarında Avram Geron arsasını bağışlayarak burada yeni bir sinagog yapılmasına imkanını yarattı. İlk dönemlerde yapılmış olan yapı 1945 tarihlerinde stabil bir yapı haline getirildi. Cemaat mensuplarının katkılarıyla 1970 ve 1983 arasında yapı son halini aldı.

PictographMonument Altitude 16 ft
Photo ofSirkeci garı saat kuleleri Photo ofSirkeci garı saat kuleleri Photo ofSirkeci garı saat kuleleri

Sirkeci garı saat kuleleri

Sirkeci garının ön cephesinde 2 saat kulesi bulunmaktadır. Binanın yan cephesinde Garın hizmete girdiği tarih, hem Rumi takvime hem de Miladi takvime göre yazılmıştır.

Comments

    You can or this trail