Akseki-İlvat Gölü-Eğri Göl-Alara Şelalesi

Hafta sonu için 2 gün kamp atabilecek bir fırsat doğuyor ve hemen rota planlamalarına başlıyoruz. Pek çok kez çalıştığımız ve üzerinden geçtiğimiz Akseki, Gazipaşa ve Alanya yaylaları ve göllerini kapsayan bu rotayı çıkartıyoruz. Mümkün olduğunca bu gibi rotaları en az 2 kişi ile yapıyor olsak da bu kez tek yapmak durumunda kalıyorum. Akseki’ye hareket etmek üzere Antalya Otogarına gidiyorum. Kontur Firmasından aldığım biletimi, araç şoförü ve bagaj görevlisinin, bisiklet için ekstra ücret istemesi ve çıkarttıkları sorun nedeniyle iptal ediyorum. Hareket saatini bekleyen Kamil Koç ve Metro otobüslerinin şoförlerinin de bisikletimi almak istememeleri üzerine, perona giren Akseki Ateş Tur firmasına ait olan transit tarzı araç şoförünün bisikletimi kabul etmesi ile yolculuğum başlıyor. Otogarda yaşadığım bu sıkıtıdan dolayı anlıyorum ki, şehirlerarsı otobüslerde bisikletle birlikte yolculuk yapmak araç soförlerinin insiyatifinde gelişmektedir. Bu konuda sorun yaşamamak için ya istenilen ekstra ücreti ödemeye hazırlıklı olmak yada araç şoförü ile önceden görüşülmüş olması gerekiyor.


Cuma akşamı Akseki de kamp atıyor ve Akseki meydanında ki çay bahçesinde bulunan arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Cumartesi sabah günün ilk ışıklarıyla 06:00 sularında yola çıkıyorum. Ancak zirvelerin kara bulutlarla kaplı olması ve şiddetli rüzgar esmesi biraz endişelendirse de yol almaktan geri koyamıyor. Hem rampaların oldukça dik başlaması ve hem de rüzgarın karşıdan şiddetli bir şekilde esmesi oldukça zorluyor. Bir süre hem gidiyor hem tereddüte düşüyorum. Rota da belirlediğim alternatifleri düşünmeye ve değerlendirmeye başlıyorum. Görünen o ki, karşıdan esen rüzgarla ve yukarılarda başlayacak yağışla planlanan rotayı yapamayacaktım. Hava bir anda dönüyor ve sıcaklık düşüyor. Bir müddet tırmandıktan sonra üşümeye başlıyorum ve uzun kollu kalın kıyafetlere geçiyorum. Daha yukarılara çıktığımda ise yağmurluğu giyecek kadar soğuyor hava. İlerledikçe kara bulutların dağılmaya başlaması umudumu artırsa da rüzgarın şiddetini devam ettirmesi ve planladığım kadar gidememiş olmak endişemi geçirmeye yetmiyor. Rüzgara karşı vermiş olduğum savaşı kazanıyorum ve sabah erken yolda olmanın avantajıyla biraz gecikmeli de olsa zorlu tırmanışları bitirerek zirveye ulaşıyorum. Artık bundan sonrasında zorlayıcı bir rampa kalmadı umudundayım.


Sağ tarafımda kalan sivri ve sarp kayalıklarla kaplı Geyik Dağları manzarası eşliğinde yaylalarda ilerlemeye başlıyorum. İrili ufaklı bir sürü yayla geçiyorum. Otlakların ve yaylaların biri bitiyor diğeri başlıyor. Öğle saatlerinde bu yol üzerinde ki ilk göl olan İlvat Gölüne ulaşıyorum. Etrafını saran Geyik Dağlarının ortasında bulunan çok güzel bir göl. Sabah erken saatlerde yola çıktığım için yolda geç saatlerde yaptığım kahvaltıdan sonra öğle yemek molası için biraz daha gitmek istiyorum ve devam ediyorum. Uzunlar Yaylasından sonra ki yol üzerinde bulunan çeşmede muhteşem dağ manzarasında öğle yemek molası veriyorum. Şu saatlerde gökyüzünde ki kara bulutlar dağılmış ve rüzgar da hayli hafiflemişti. Moladan sonra devam ediyor ve planladığım rotayı izliyorum. Sırada Duruca ve Küllü Gölü kenarından Garın Göl’e ulaşmak vardı. Ancak Duruca ve Küllü Göl’e ulaşmak için düz yoldan sola saparak devam edilecek noktayı kaçırdığımın geç farkına vararak kendimi bir anda Garın Göl manzarası ile karşı karşıya buluyorum. Garın Göl çevresinde bir kaç yerleşim yeri mevcuttur. Henüz bu noktaya kadar yaylalarda herhangi bir tarım arazisine rastlamadım. Anladığım kadarıyla bu bölgede sadece hayvancılık yapılıyor. Çoğunlukla keçi sürülerinden oluşmakla birlikte tek tük koyun ve ineklere rastlıyorum. Öğleden sonra 16:30 sularında etrafımı saran Eğri Göl Yaylasının çocukları eşliğinde Eğri Göl’e ulaşıyorum. Göl etrafında kendimi uygun bir kam alanı belirledikten sonra, yayla çocuklarıyla birlikte çadırı kuruyoruz. Batı yönünde ki sarp Geyik dağları kıyısında bulunan Eşsiz bir güzellik Eğri Göl. Nemsiz, serin, temiz ve çok güzel bir hava var ortamda. Çok kısa bir yorgunluk atarak, çocuklarla birlikte oyunlar oynuyor, göl kenarında bir o yana bir bu yana koşturuyoruz. Güneşin batışı ile birlikte çocuklar evlerine ben ise çadırıma çekiliyoruz.


Ertesi gün ki rota biraz uzun olduğu için ve bugün fazlaca yorulduğumdan erken saatte yatarak çok erken saatte kalkmayı hedefliyorum. Malesef profesyonel makinamın lensi kırılmış olduğundan, gece fotoğraf çekimi yapamıyorum. Ertesi sabah saat 5’ te kalkıyor ve bu kez yola çıkmadan kahvaltımı yaparak çadırı toparlıyorum. 6 sularında yoldaydım artık. Yavaş yavaş sol tarafımda ki Eğri Göl sağ tarafımda ki Geyik Dağları manzarası eşliğinde göl kıyısından ilerleyerek Eğri Göl’ü geride bırakıyorum. Hemen sonrasında bulunan Söbüçimen Yaylasında hiç durmuyor ve devam ediyorum. İlk rampayı tırmandıktan sonra karşılaşılan aşağıda ki Sericek Yaylası ve karşıda ki Barçın Dağı manzarası tek kelimeyle büyülüyor insanı. Yol Sericek Yaylasına kadar uzunca bir süre uçurumun kenarından ilerliyor. Sericek Yaylasından sonra bir süre tırmanışla devam edildikten sonra Akyar Köyü’ne kadar sert bir inişle devam ediliyor. Akyar Köyü’nden sonra yol, Alara (Kapız) Kanyonu içerisinde bir müddet devam ediyor. Kanyon kayalıklarında çeşitli kaya oluşumlarına rastlamak mümkün oluyor. Fazla eğimli olmayan iniş çıkışlarla Alara (Çündere) Şelalesine ulaşıyorum. Açıkçası daha büyük kütleyle akan bir şelale ve geniş bir alan bekliyordum. Ancak Şelale çok büyük olmasa da güzel bir manzara sergiliyor. Yukarılardan gelen Cündere suyu ile birleşerek devam ediyor akmaya. Oluşan havuzlarda serinlemek mümkün. Etrafında bir restaurant işletmesi mevcuttur. Saatin bir hayli ilerlemesi ve önümde daha uzun bir yolun olması ile çok fazla vakit kaybetmiyor ve yola devam ediyorum.


Beklediğimin çok çok üzerinde iniş ve tırmanışlarla kanyon içerisinde Alara Çayı kıyısından devam ediyorum. Bir ara Kanyon içerisinde ilerlerken kendimi Çakıt Vadisinde hissediyorum. O kadar mı benzerlik olabilir. Sanki Çakıt Vadisinin biraz küçük hali gibi. Çok güzel manzara eşliğinde Alara Çayı kıyısında ilerliyorum. Sonrasında Gündoğmuş Yolu ile birleşerek eğimi bazen dikleşen bazen hafifleyen uzun tırmanışlı yolda, orman içerisinde tırmanarak devam ediyorum. Bu tırmanış hiç beklemediğim bir bölümdü. Güzelbağ’a kadar tırmanışla devam ediyorum. Saat ilerliyor ve enerjim tükeniyordu. Sabah erken yolda olmanın avantajını yaşayarak geç saatlere kalmaktan kurtuluyorum. Akşam saat 18:00 civarında Alanya-Antalya yoluna ulaşarak turu tamamlıyorum. Alanyalılar ve Güney Akdeniz firmasına ait 2 otobüs durmadan geçiyor ve arkadan gelen Efe Tur firmasının otobüsüyle yorucu geçen bir günün ardından Antalya’ya dönüyorum.